Geçenlerde bir İsviçre grubunun Bern’de verdiği konser seyircinin tepkisi üzerine yarıda kesildi ve bitirildi. Sebebi, grup üyelerinin beyaz hallerine bakmadan renkli Afrika kıyafetleri içinde Jamaika müziği yapması ve kafalarının birazcık rastalı olmasıydı. Bir zamanlar sömürgeci beyazların ırkçı baskısına başkaldırı ve özgürlük mücadelesinin sembolü olan nesnelerle donanmalarına şiddetle itiraz edildi. Peki seyirci, Lauwarm adlı bu grubun ne tür müzik yaptığını bilmiyor muydu? Başka bir grubun yerine çıktıkları için bilmiyor olabilirler. (Acaba müziği de mi beğenmediler, çünkü dinledim vasatın altında yer yer siempre’li İspanyol sosuna bulanmış bir Almanca reggae’ye tahammül edebilen dinler, belki.)
Olay, İsviçre ölçülerinde sansasyonel olduğu için hararetli bir tartışmadır gidiyor; ağırlıklı olarak ABD’den ithal, ancak son zamanlarda küreselleşen “cultural appropriation” tartışması günlerdir sürüyor. Türkçe literatüre “kültür yağmacılığı” diye girmiş bu kavram bir başka kültüre – çoğunlukla da marjinalize edilmiş kültürlere – ait siyasi, felsefi ve inanca dair kimliği de tanımlayan adet, ritüel veya fikirlerin sırf estetik ve eğlence uğruna baskın kültürler tarafından apartılması anlamına geliyor.