Abdullah Gül’ün çatı adaylıkta devre dışı kalmasının ardından CHP medyasında, sol mecralarda ve Gül’e yakın çevrelerde yapılan yorumları keyifle izliyoruz.
Gül’ün aday olamamasına, “zaten oy vermezdim”, “zaten dinciydi”, “zaten Arapçıydı” türünden uzanamadığı ciğere murdar diyen kedi ya da uzanamadığı üzüme koruk diyen tilki misali tepkiler verenler var. Bir de, “badem gözlüm, sırma saçlım” şeklinde ağıtlar yakanlar var.
Doğmamış çatı adayın ardından ağıtlar yakanların argümanları dikkat çekici. Gül aday olsaymış demokrasi kazanacakmış, demokrasiye kalite gelecekmiş. Gül’ün adaylıktan çekilmesiyle özgürlük umutları yok olmuş. Gül’ün aday yapılamamasıyla Erdoğan’a “tek adamlık” yolu, “otoriterlik, diktatörlük” yolu tamamen açılmış…
Bu yorumlara bakınca insan gerçekten hayret ediyor…
Abdullah Gül’ün adaylıkta devre dışı kalmasında ne Erdoğan’ın ne de AK Parti’nin en küçük bir dahli olmadığını hepimiz biliyoruz.
Siyasetin en önemli enstrümanı sözdür. Gül’ün adaylık niyetinin anlaşılmasıyla birlikte AK Parti cephesinden bazı açıklamalar yapıldı. Açık söyleyeyim, bu açıklamaların dili de henüz “başlangıç” seviyesindeydi.