Demokrasinin özüne, özgür seçme özgürlüğüne yönelmiş bu kirli saldırıyı boşa çıkarmak yurttaşlık görevi. 7 Haziran seçimlerinde “Oy ve Ötesi” ve benzerleri gibi tam anlamıyla sivil girişimler değerli deneyler biriktirdiler. 1 Kasım seçimlerinde bunu daha yaygın, daha etkili sürdürmemeleri için bir sebep yok.
Ancak Kürt siyasal hareketinde de 1 Kasım’a yönelik teslimiyetçi, kadere razı olmuş değerlendirmeler var. İstifa eden iki bakanın sözlerine bakın: “Güvenlik uygulamaları seçimin yapılmasını imkânsız hale getirmiştir”. Bu tam anlamıyla teslimiyetçi bir mantığın kanıtı. “Özgür ve demokratik bir seçimi engellemek için atacağınız her adımı boşa çıkaracağız. 1 Kasım’da bu ülkede sahici bir seçim yaptıracağız” diye kükremek yerine “Seçimi yapılamaz hale getirdiniz” diye mızmızlanmak en hafif deyimi ile ayıptır…
Bitmedi. Kürt siyasal hareketinin silahlı kanadından da seçimlerin boykot edilmesi kararına hizmet edebilecek kimi açıklamalar, imalar, değerlendirmeler geliyor. Hem de epey zamandır. Biliyoruz, Kandil’dekiler seçime katılmayacak. Ancak seçime katılacakların alacakları sonuç Kandil’dekilerin de geleceğini belirleyecek önemde.
Ucu ucuna grup kurabilecek bir milletvekili sayısından 80 milletvekiline ulaşan HDP’nin bu ülke yurttaşları üstünde yarattığı etki, başardığı kazanımlar 80 değil 800 Kalaşnikofun kazanabileceğinden, etkisinden çok, ama çok çok çok daha büyük. Kandil’in bunu anlaması lazım. Anlamazsa anlatılması lazım.