İsviçre bankası UBS tarafından yayımlanan 2024 Küresel Servet Raporu’na göre, Türkiye’de 60 binden fazla dolar milyoneri bulunuyor. Yine bu rapora göre, Türkiye TL cinsinden kişisel servet artışında yüzde 157’lik bir büyüme ile ilk sırada yer aldı.
2023 yılında Türkiye’deki 60 bin 787 olan dolar milyoneri sayısının 2028 yılında 87 bin 77’ye ulaşacağı tahmin ediliyor. Türkiye, zengin sayısındaki bu artış oranıyla dünya genelinde en yüksek büyüme oranına sahip ülkeler arasında yer alıyor.
Yine İsviçreli UBS ve Credit Suisse verilerine göre, Türkiye’de en zengin yüzde 1, ülkedeki toplam servetin yüzde 40’ına sahip. Türkiye, bu oranla en zengin yüzde 1 ve geriye kalan yüzde 99 arasındaki servet eşitsizliğinde Avrupa’da birinci konumda buluyor.
Gelir adaletsizliğinin bu kadar büyük olduğu ülkemizde derin bir yoksullaşma var.
Ülkemizdeki bu büyük gelir uçurumunun, yoksullaşmanın ana nedeni sermaye sınıfının kârlarına kâr katması ve sömürü düzeninin işleyen çarklarıdır. OECD 2022 Raporu’na göre Türkiye’de şirketlerden alınan kâr vergisi sadece yüzde 3,38’dir.
Derin bir ekonomik krizin yaşandığı, emekçi halkın yeni zamlar ve vergilerle bunalıma sürüklendiği böyle bir ortamda, muhalefet ne yapıyor diye bakmakta yarar var.
“Siyasi gerilimin Türkiye’ye hiçbir faydası yok. CHP’ye de faydası yok. Millet, yumuşama istiyor. Seçimden sonra 25 ile gittim. Gezdiğim her ilde, ilçede, mahallede, sokakta şunu gördüm: Yumuşamanın, normalleşmenin halkta karşılığı var”.
CHP, bu tavrıyla “düzen muhalefeti” işlevini sürdürmek istiyor. Her ne kadar emekli, öğretmen mitingleri yapılsa da istikrarlı olmayan, doğrudan bu adaletsiz düzene karşı çıkmayan bir politika yetersiz kalacaktır.
Nitekim Erdoğan, “SGK Tahsilatı” adı altında CHP’li belediyeleri hizmet yapamaz hale getirmeyi istemektedir. CHP, özü itibariyle “düzen içi” sosyal demokrat bir parti de olsa toplumdaki bu derin yoksulluk, adaletsizlik, laikliğin ayaklar altına alınması karşısında daha etkin ve erken seçimi zorlayacak bir politika izlemelidir.