Beş buçuk aydır Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan halk sağlıkçısı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu yeni kavuştu özgürlüğüne. İçerideyken annesini yitirmişti. Gözaltında yaşadıklarının Nazi kamplarını anımsattığını söylemesi, cezaevi gerçeğimizin 12 Eylül’den bu yana pek de değişmediğini gösteriyor.
Demokrasilerde ayrıksı bir yargısal önlem olan tutuklama, Türkiye’de “peşin cezalandırma” yöntemine dönüşmüştür. İnsanlar neyle suçlandıklarını bile bilmeden aylarca cezaevlerinde tutuluyor. Sözgelimi hümanist bir işadamı ve aydın olan Osman Kavala, tam 400 gündür tutukludur. Ama hakkında henüz iddianame düzenlenmemiştir. Eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve yeniden milletvekili seçilen Enis Berberoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin “emsal kararı”na karşın hâlâ içeride tutuluyorlar. Adlarını saymakla bitiremeyeceğim sayısız insan, yansızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş bir yargının kurbanlarıdır! Sorarsanız, hepsi “terörist”! Mahkeme salonlarında “Adalet mülkün (ülkenin) temelidir” yazan Türkiye, bu utançtan bir an önce kurtulmalıdır!