Devletin zaten dağa taşa yazarak anlattığı ilkeleri, hükümetin zaten pazarlamaya çalıştığı hikâyeyi bir yerinden tutup da anlatmaya çalışmak, sizi sadece vakanüvis yapar.
Gazetecilik ise sorgulamak, şeytan avukatlığı yapmak, biraz kafa tutmak ve her daim öküzün altında buzağı aramaktır.
Bu yüzden de Ahmet Şık’ın Cumhuriyet davasında yaptığı savunma, iktidar nezdinde hoşnutsuzluk yaratmış olsa da, tam anlamıyla “gazetecilik” denen bu tuhaf mesleğin tanımıdır.
Cumhuriyet iddianamesini bir solukta okudum, aylardır avukatların açıklamalarını dinliyorum, uluslararası tepkileri izledim. Ama hiçbir şey beni geçen hafta mahkeme salonundaki o görüntüye hazırlamamıştı.
Mahkeme salonunda ne vardı biliyor musunuz? Kaya gibi dik, zekâsıyla iddianameyi ezen, ironiyle savcıları tatlı tatlı döven bir grup cesur adamın direnişi vardı.