Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi ve LGBTİ+ derneği Kaos GL, LGBTİ+ istihdam araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Rapora göre ayrımcılığa uğrayanların hiçbiri hukuki yollara başvurmuyor.
Türkiye’de kamuda ve özel sektörde çalışan LGBTİ+’ların yaşadığı ayrımcılık ve hak ihlallerini inceleyen araştırmaya 289’u özel sektörden 92’si kamudan toplam 381 kişi katıldı. Araştırmayı Friedrich Naumann Vakfı destekliyor.
Prof. Dr. Mary Lou O’Neil, Dr. Reyda Ergün, Dr. Selma Değirmenci, Dr. Kıvılcım Turanlı, Doğancan Erkengel ve Öykü Deniz Aytemiz’in hazırladığı raporların editörlüğünü Kaos GL İnsan Hakları Programı’ndan Murat Köylü ve Defne Güzel üstlendi.
LGBTİ+ mücadalesi feminist mücadeleden ayrı düşünülemez
Kadir Has Üniversitesi’nden merkez yöneticisi Mary Lou, araştırma verilerinin paylaşıldığı toplantıyı, “Bizim için LGBTİ+ mücadelesi ve feminist mücadele birbirinden ayrı düşünülemez” diyerek açtı.
Özel sektör için sekizinci, kamu için altıncı kez yapılan araştırmanın bu seneki verileri LGBTİ+ların özellikle kamu sektöründe uğradığı ayrımcılığın daha kötüye gittiğini gösteriyor.
Dayatma değil, bir eşitlik talebi
Araştırmanın yürütücülerinden Kaos GL’den Murat, son dönemde artan ‘LGBTİ+ dayatması’ sözünü hatırlatarak “Bu bir zorlama veya dayatma değil, LGBTİ+’lar her alanda çok fazla hak ihlaline maruz kalıyor. Dayatma dedikleri aslında bir eşitlik talebi” dedi.
17 Mayıs Derneği’nin Yoksulluk Raporu’na gönderme yaparak yoksulluk ve LGBTİ+’ların yaşadığı kesişimsellikler için bu raporlarını incelenebileceğini söyledi.
Geniş yelpazedeki meslek grubundan 381 katılımcının yüzde 60’ı 40 yaş altı çalışanlardan oluşuyor.
Çalışmanın yürütücülerinden Kıvılcım Turanlı, katılımcıların çoğunun yaşadığı şehri paylaşmak istemediğini belirtiyor. 20 şehirden örneklem var ve yarısından fazlası İstanbul, Ankara ve İzmir’den.
Katılımcıların yüzde 40’tan fazlası cinsiyet kimliğini erkek olarak tanımlıyor ve cinsel yöneliminin gay olduğunu söylüyor. Buna karşın trans, kadın, lezbiyen, panseksüel, aseksüel katılımcıların az olmasının nedeni transların formal sektördeki çalışmalarının önündeki zorluklar ve kadınların ülke genelinde işgücüne daha az katılması olarak görülüyor.
Ayrımcılıkla karşılaşma oranı kamuda çok daha fazla
Ayrımcılıkla karşılaşmadığını söyleyenlerin oranı özel sektörde yüzde 46,7 iken kamuda yüzde 17,4.
Ayrımcılığı önlemeye yönelik etkin kuralların olmaması nedeniyle ayrımcılığa uğrayan LGBTİ+’ların başvurabilecekleri mekanizmaların kısıtlı olduğu söylenirken hak ihlalleri, bu gibi durumlarda genellikle sadece yakın çevreye anlatılan bir olay olarak kalıyor.
Özel sektörde iş yerinde kendini ‘açık’ (cinsel ve cinsiyet kimliğinin bilinmesi) olarak tanımlayanların oranı yüzde 22,6 ve kamudan bu oranın yüzde 6’ya düştüğünü görüyoruz.
İktidar tarafından hedef gösterilen LGBTİ+’lar aynı zamanda ekonomik nedenlerle sosyalleşme alanı bulamadığı için gitgide yalnızlaşıyor. Araştırma verileri ayrımcılık ve hak ihlalleri karşısında durabilecek sendikalaşma gibi örgütlenmelere katılımın çok az olduğunu ortaya koyuyor.
Kimse yargıya başvurmamış
Araştırma yürütücüleri örneklem içinde hiç kimsenin yargıya başvurmadığına dikkat çekiyor. Resmi kurumlara güvenilmediği sonucuna ulaşılıyor.
Kamusal haline gelmiş nefret söyleminden dolayı yurt dışına çıkma arzusunun arttığını söyleyen Turalı, Türkiye’de örgütsüzleştirme politikalarının etkili olduğunu düşünüyor.
Çalışmaya katılan LGBTİ+’ların en büyük talepleri ise ‘toplumsal değişim, farkındalık kampanyalarının artması, mücadele ağları, hukuksal güvence ve mevzuat değişiklikleri.’