MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Göğüs hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Haluk Çalışır, Covid-19 enfeksiyonunun tedavisinde antibiyotik ve herhangi bir vitaminin yeri olmadığını söyledi.
Covid-19 testi pozitif çıkan 78 yaşındaki hastasını arayan ilçe sağlık müdürlüğünden bir görevlinin, molnupiravir almak isteyip istemediğini sorduğunu, hasta ‘hayır’ deyince antibiyotik ve vitamin kullanmasını önerdiğini anlatan Çalışır, “Sağlık Bakanlığı’nın personeli hastaları bazen yanlış yönlendiriyor” dedi.
Hastaların pek çoğu molnupiravirin ne olduğunu, neye yaradığını bile bilmiyor. Daha önce gönderilen, sonra etkisiz olduğu kanıtlanan başka ilaçlarla karıştıranlar da var. Dolayısıyla bakanlık personelinin yaklaşımı, bilgilendirmesi ve doğru yönlendirmesi çok önemli. Risk grubundakiler içinse hayati.
Covid-19 enfeksiyonuna SARS-CoV-2 virüsünün yol açtığını, antibiyotiklerin virüslere etki etmediğini bir kez daha vurgulayan Çalışır, “Herkese antibiyotik başlanıyor. Vitaminler, aspirinler gırla gidiyor. Büyük bir karmaşa var hala” dedi. Ek bir bakteriyel enfeksiyon gelişmediği sürece antibiyotiğe gerek yok. Aspirin ya da başka bir kan sulandırıcıya ve kortizona da.
‘Molnupiravir eczanelerde satılmıyor, bakanlık getiriyor’
Türkiye’de Covid-19’a yönelik tek bir antiviral bulunuyor: Molnupiravir. Molnupiravir (ticari adı Covinavir) eczanelerde satılmıyor. Hastalara Sağlık Bakanlığı tarafından evlerinde teslim ediliyor. İlaç virüslerin çoğalmasını önlüyor. Ancak etkili olması için enfeksiyonun ilk günlerinde başlanması önemli. Gereksiz alınan antibiyotik veya vitaminler vs. hastalara zaman kaybettiriyor. Çalışır, “PCR pozitif çıkar çıkmaz molnupiravire başlamak lazım. İlk üç-dört günde çok etkili. Virüsün yükünü düşürüyor. Beş gün boyunca sabah akşam alınması gerekiyor. İlerleyen zamanlarda kullanmanın anlamı yok” dedi.
‘Bakanlıktan antiviral talep edin’
Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 rehberi, molnupiraviri PCR’la kesin tanısı olan, hafif-orta seyirli, semptomlarının (belirti) ilk beş gününde ve ağır COVID-19 geçirme açısından yüksek riskli erişkin (18 yaş üstü) hastalarda (aşılama durumuna bakılmaksızın) kullanılmasını öneriliyor. Yüksek risk grubunda ileri yaş (65 yaş üstü), primer immün yetmezlikler hastaları, son bir yılda kemoterapi alanlar, son altı ayda radyoterapi uygulananlar, organ ve kemik iliği nakli olanlar, AIDS hastaları, son bir yılda rituksimab (monoklonak antikor) tedavisi görenler yer alıyor.
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) ve Türk Toraks ve Halk Sağlığı Uzmanları (HASUDER) dernekleri risk grubundakilerin hastalanmaları halinde molnupiraviri talep etmelerini öneriyor.
‘Belirtilere yönelik ilaçlar alınabilir’
Peki söz konusu risk grubunda yer almayan Covid-19 hastaları ne yapabilir? Çalışır, “Covid’e özel bir tedavi yok. Nefes darlığı başlarsa, yüksek ateş uzarsa doktora başvurmak gerekiyor. Onun dışında hastalar evde, izolasyonda kalarak, gıda ve sıvı alarak geçirebilirler” dedi.
Hastalığa bağlı ağrı, yüksek ateş, öksürük gibi şikayetleri olanların bu belirtilere yönelik ilaçlar kullanabileceklerini söyleyen Çalışır, “Parasetamoller en az yan etkisi olan ilaçlardan. Güvenle alınabilir. İbuprofenler yaşlı nüfusta, kan sulandırıcı ilaçlarla birlikte kullanıldığında sıkıntı yaratabilir. C, D vitamini yüklemeleri gereksiz ve etkisiz” dedi.
‘Akciğer tomografisi istemeyin’
Covid-19 geçirenlerin doktorlarından ısrarla akciğer tomografisi çekilmesini istediklerini belirten Çalışır, şöyle devam etti: “Akciğerlerinde tutulum var mı yok mu merak ediyor hastalar. Ancak olsa bile yapacak bir şey yok. Kendiliğinden geçmesini bekliyoruz. Akciğerdeki lezyonların önemli bir kısmı iyileşiyor. Bizim için önemli olan, akciğerdeki ‘buzlu cam’ diye tanımlanan görüntülerin kanda oksijen düzeyini düşürüp düşürmemesi ve hastanın oturduğu yerde nefes darlığı yaşamasına yol açmaması. Filmi çekilmiş olsa da olmasa da en önemli bulgu bu. Bazı hastalara kandaki oksijen miktarını ölçen satürasyon cihazı aldırtıyoruz.”
Artık Covid-19 hastalarının kandaki pıhtılaşma değerlerine bakılmıyor. Ancak daha önce tromboz (pıhtı) atağı geçirenler, uzun süredir yatalak hastalarda vb. bu değerlendirme yapılıyor.
‘Türkiye’de zaten yersiz ve gereksiz kullanılıyor’
KLİMİK’in kongresinde sunulan ve 3 bin 406 hastayla yapılan bir araştırmaya göre, ayaktan veya yatarak takip edilen Covid-19 hastalarının yüzde 72’sinin tedavisinde antibiyotik kullanılıyor.
İnsanlık antibiyotiklerin yersiz ve gereksiz alınmasının ağır sonuçlarını yaşamaya başladı. Antibiyotiklere dirençli bakteriler önümüzdeki ciddi tehditler arasında yer alıyor. Önlemler alınmadığı takdirde 2050’de 10 milyon insanın antibiyotiklere dirençli mikroorganizmalarla gelişen enfeksiyon hastalıkları nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülüyor. Halen yılda yaklaşık beş milyon insanın ölümü antibiyotik direnciyle ilişkilendiriliyor.
Türkiye Avrupa ülkeleri içerisinde antibiyotik direnci ve kullanımı oranının en yüksek olduğu ülke. Dünya Sağlık Örgütü antibiyotik kullanım oranları izliyor. Ülkemizde son 10 yılda antibiyotik kullanımı yüzde 32,87 oranında arttığı belirlendi. Pandemideki yanlış kullanımın oranları yükseltmesi sürpriz olmayacak.