ECE PİROĞLU
ecepiroglu@diken.com.tr
@EcePIROGLU
Ankara Film Festivali bugün sona eriyor. Yılın son büyük film festivalinde ödüller yarın akşam düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. Ulusal Uzun Metraj film yarışmasında ‘en iyi film’ için tahminlerde Emin Alper’in ‘Kurak Günler’i öne çıkıyor.
İki yıllık pandemi sürecinin ardından insanların salonlara geri döndüğü, bol bol sanattan ve sinemadan bahsedilen festivaller sinemaseverler için ‘nefes’ gibi. İstanbul, Adana ve Antalya’nın ardından Ankara’da devam eden festivale başkentlilerin ilgisi yoğundu.
Ankaralılar yalnızca film izlemek için değil sevdiği bir yönetmen ya da oyuncuyla tanışmak, sohbet etmek için de filmlerin gösterildiği Büyülü Fener’e bir hafta boyunca akın etti. Özellikle gençlerin yoğun ilgisini çeken festival sinemacılarla izleyicilerin buluşma noktası oldu.

Son iki gününde bulunduğum festivalde yılın en çok konuşulan iki filmi ‘Kurak Günler’ ve ‘Karanlık Gece’yi yakalayabildim. Festival izleyicisinin yoğun katılım gösterdiği iki film başkentlilerin de övgüsünü kazandı.
Altın Portakal’da ‘en iyi film’ ve Boğaziçi Film Festivali’nde ‘en iyi yönetmen’ ödülünü kazanan Özcan Alper, Karanlık Gece’yi, Kadıköy’de arkadaşlarıyla kartopu oynarken, camına kartopu isabet eden esnaf tarafından bıçaklanarak öldürülen gazeteci Nuh Köklü’ye adıyor.
Türkiye’nin 100 yılını kendimce görmeye çalışıyorum
Bu toprakların içine işlemiş, yazgısı haline gelen ‘suç ortaklığı’ ve onu koruyan suskunluğun yol açtığı ‘şiddet sarmalı’nı küçük bir kasabada geçen hikayeyle anlatan Alper, Türkiye’nin 100 yılını kendince görmeye çalıştığını söylüyor.
‘Toplumsal hafıza’ meselesini tüm filmlerinde dert ettiğini aktaran Alper, bu filminde diğerlerinden farklı bir hikaye anlattığını belirtiyor: “Bu coğrafyadaki kötülük meselesine bakma ihtiyacından kaynaklı olarak mağdurun tarafından değil de öbür taraftan bakmak istedim. Bu hikâyenin de aslında ilk ortaya çıkışı pek çok gerçek hikâyeden yine ister istemez besleniyor. Esas dert, tekil bütün olaylardan ziyade diğer üç filmimde de olduğu gibi aslında Türkiye’nin 100 yılını kendimce görmeye, anlatmaya, bakmaya çalışıyorum. Türkiye toplumundaki, toplumun bütün kesimlerine sirayet etmiş ırkçılık, ulusalcılık ya da ne diyeceksek milliyetçilik meselesinin nasıl oluyor da toplumu bu kadar ele geçirdiğiyle ilgili, biraz bunlara dair tabii. Her filmim öyle zaten, biz de Murat’la beraber bu mesele üzerine biraz kafa patlatmaya, felsefi olarak düşünmeye başladık.”
Kurak Günler’in biletleri ilk gün bitti
75’inci Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan, Antalya Altın Portakal’dan ‘en iyi yönetmen’ de dahil dokuz ödülle dönen Emin Alper’in Kurak Günler’i de önceki gün Ankaralılarla ilk kez buluştu. Özcan Alper’in filmindeki gibi yine ‘linç kültürüne’ dair bir şeyleri anlatan Kurak Günler, başkentlilerin biletlerini ilk günden tükettiği bir film oldu.
Bittiğinde uzun uzun alkışlanan filmin sonunda Emin Alper, oyunculardan Eylül Ersöz ve Erdem Şenocak’la beraber izleyicilerle buluştu.
Son yıllarda yaşanılan politik gerçekliğe karşı bir arayış
Son yıllarda yaşanılan politik gerçekliğe karşı bir şey söyleyememenin, etkili bir şeyler yapamamanın sıkıntısı ve arayışıyla Kurak Günler’i çektiğini belirten Alper, bu filminin hazırda bekleyen diğer senaryoların arasında olmadığını sonradan ortaya çıktığını söyledi:
“Yaşadığımız karabasana dair bir şeyler söylemekti temel motivasyonum, bu hissiyatla ilk tretmanı yazmaya başladım. En başta İbsen’in Bir Halk Düşmanı’nda bildiğimiz hikaye; bir karakterin yavaş yavaş bir halk düşmanına dönüşmesi hikayesini anlatmak istedim ama bu anlatılmış, çok da iyi anlatılmış bir hikayeydi. Daha fazla ne yapabilirim diye düşündükçe hikayeye yeni katmanlar eklendi, yan hikâyeler eklendi ve bu hale geldi. Her filmde, ilk yazıldığı andan itibaren kurgunun bittiği ana kadar film aslında yeniden yazılıyor. En çok draft bu filmin senaryosunda çıktı herhalde, 16 versiyon falan yazmış olabilirim. Geliştirmesi en meşakkatli işlerden birisiydi benim için.”
Festivalde yarışan filmler
Yarın ödüllerin sahiplerini bulacağı festivalde Ulusal Uzun Film Yarışması’nda Gizem Kızıl’ın ‘Bana Karanlığını Anlat’, Onur Ünlü’nün ‘Bomboş’, Ali Kemal Güven’in ‘Çilingir Sofrası’, Ziya Demirel’in ‘Ela ile Hilmi ve Ali’, Ümran Safter’in ‘Kabahat’, Selcen Ergun’un ‘Kar ve Ayı‘, Maryna Er Gorbach’ın ‘Klondike’, Özcan Alper’in ‘Karanlık Gece’, Emin Alper’in ‘Kurak Günler’, İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı’nın ‘LCV (Lütfen Cevap Veriniz)’, Soner Caner’in ‘Mukavemet’ ve Çiğdem Sezgin’in ‘Suna‘ filmleri yarıştı.