EMRE ZOR
@zor_emre01
Yağmurdan sırılsıklam olmuş şekilde sınıfa vardım. Rasta saçlı siyahi profesör adayı, bir grup öğrenciye heyecanla ABD kurumlarının işleyişini anlatıyordu. İllinois eyaletinde bilindik bu simanın ders anlatım tarzı bile ‘Aktivistim’ diye bağırıyordu. Troy Gaston isminde kendine has bu adamın farklı bir şeyler söylemek istediği her halinden belliydi.
Ders bittiğinde hakkında daha fazlasını öğrenmek için yanına gittim. Devlet üniversitesinde çalışan 41 yaşındaki Gaston’ın 10 yıl hapis yattığını ve siyah hakları için 2020’de 70’e yakın gösteri düzenlediğini öğrendim. Fikir ve eylemleriyle iktidarları rahatsız ettiği apaçıktı.

Troy Gaston, 4 Kasım 2020’de Chicago şehir merkezinde düzenlenen seçim sonrası mitingde kalabalığa liderlik ediyor.
ABD’nin prestijli gazetelerinden Chicago Tribune, Gaston’ı ‘Sosyal adalet aktivisti’ başlığıyla haberleştiriyordu. Ancak bunlar Gaston’ın devlet üniversitesinde çalışmasına engel değildi.
Aklıma Anayasa Hukukçusu ve Diken yazarı Murat Sevinç’in Zoom üzerinden verdiği bir derste söyledikleri geldi: ‘‘Farklı fikirlerin bir arada yaşayarak birbirini var etmesine ihtiyaç var.’’ Sevinç, altı yıl önce sadece bir imza nedeniyle görevlerinden alınan ve hala haklarını arayan Barış Akademisyenlerinin arasındaydı.

Yüzlerce akademisyen, 11 Ocak 2016’da güneydoğudaki çatışmaların sonlandırılması ve müzakere koşullarının oluşması için imzaladıkları ‘Barış Bildirisi’ni kamuoyuna duyurmuştu. Bunun üzerine ‘vatan haini’ ve ‘terörist’ diye hedef gösterilen akademisyenler görevden alındı. Devlet kurumlarına girişleri yasaklandı, bazı akademisyenlerin pasaportuna el kondu. İktidar, 2212 akademisyeni can damarından vurdu.
‘Kalemim değil, yumruğum konuşur‘
‘Kalemim değil yumruğum konuşur’ felsefesiyle yaşayan University of Illinois Chicago’da Siyaset Bilimi Öğretim Yardımcısı Troy Gaston’ın ise içi rahat: ‘‘Özgürlük ve adalet yolunda en önemli meselelerden biri, muhalif ve radikal fikirlerin de devlet kurumlarında insanlarla buluşabilmesi. Bu yüzden ABD’de herhangi bir iktidarın eğitime müdahalesine izin vermeyiz.’’
Tabii Gaston bu rahatlığı epey hareketli hayatına ve mücadeleci kişiliğine borçlu. Öyle ki, 2020’de Illinois eyaletindeki gösterilerde en öndeydi. Kendini sosyal adalet ve siyah hakları savunuculuğuna adayan Gaston, dört ayda 67 gösteriye liderlik etti. Adı yerel gazetelerin manşetlerinden düşmedi.
Akıllara elinde megafonla arkasına binlerce insanı takmış rasta saçlı aktivist diye kazındı. Ancak o bugün, birçok öğrencinin dersini heyecanla beklediği ve ders sonu sohbet etmek için can attığı bir profesör adayı.
Diken’e konuşan Gaston, henüz yedi yaşında rüyadan uyanarak kendisini bir mücadelenin içinde bulduğunu söyledi: ‘‘Siyahların dışlandığını, ailemin ve topluluğumun üzerindeki baskıyı görebiliyordum. Büyürkenki gözlemlerim sadece kendim için değil, yaşamın kıyısına köşesine itilmiş her birey uğruna savaşmaya mecbur kıldı beni.’’
Eyaletin Chicago şehrinde 1962’de Robert Taylor Housing adlı dünyanın en büyük toplu konut projelerinden biri başlamıştı. Proje, şehrin en fakir 6 bölgesindeki 27 bin kişiye ücretsiz konut sağlayacaktı.
Gaston ailesi, bu projeyle nispeten iyi bir eve kavuştu. Ancak bölgede çete şiddeti, uyuşturucu ticareti ve yoksulluk giderek artınca devlet 2007’de toplu konutların tamamını yıkmaya karar verdi. Böylece Gaston ailesinin trajedisi başladı.
‘Mesele güç mücadelesinden ibaret‘
‘‘2007 hayatımın dönüm noktasıydı’’ diyen Gaston, yüzünde yılların ağırlığını taşıyan bir ifadeyle binalar yıkıldıktan sonra topluluğunun darmadağın olduğunu anlattı: ’’Herkes şehrin farklı köşelerine göçmek zorunda kaldı. Ama bizi, siyahları, güvende tutan tek şey beraber yaşayıp birbirimize tutunmamızdı.’’
‘‘Zaten kısa sürede 7 dostumuzun ölüm haberini aldık’’ diye ekleyen Gaston’ın gözleri bir noktaya sabitlenmiş, konuşması yavaşlamıştı. Topluluğuyla bağları kopunca kendi başının çaresine baktığını ve zor günler geçirdiğini söyledi. Gözlerini ofis duvarındaki ABD haritasından ayırmadan “Mesele güç mücadelesinden ibaret. Biz karşı durdukça yerleşik düzen de kendi gücünü korumak için çabaladı’’ dedi.
Kafamı haritaya çevirdim. Bazı bölgeler kırmızı raptiyelerle işaretlenmişti. Haritanın tepesindeyse şöyle yazıyordu: ‘‘ABD’deki aşırı sağcı gruplar’’
‘Robin Hood oluverdim‘
Gaston 2007’de, 24 yaşındayken, hapse girdi. Yedi yıl hapiste, üç yıl da hücrede tutuldu. Ancak bunun tekil bir vaka değil, sistemik ayrımcılığın sonucu olduğunu vurguluyor Gaston. Topluluğunun yıllarca polis şiddeti, saldırılar ve bölgedeki ırkçılıkla boğuştuğunu söylüyor ve gururla ekliyor: ‘‘Hapse atıldığım gün topluluğumun ‘Robin Hood’u oluverdim.’’

Gaston’a göre iktidar fark etmeksizin ABD’de siyahlara karşı süregelen bir ayrımcılık ve fiziksel şiddet var. Ancak önce büyüdüğü mahallede maruz kaldığı şiddet ortamı sonra hapiste geçirdiği yıllar onu hayalindeki dünya için harekete geçirdi.
2017’de hapisten çıktığında bir şeyleri değiştirmeye kararlıydı. Önce Roosevelt Üniversitesi’nin siyaset bilimi bölümüne kaydoldu. Okulda öğrencilerin çıkarlarını savunmakla sorumlu bir öğrenci topluluğunun başkan yardımcılığına seçildi.
Hayatı gittikçe hareketleniyordu. Sonra bir megafon aldı ve aynı dertlerden muzdarip insanları örgütledi. Artık ırkçılık karşıtı aktivistti ve çok yakında tüm eyalet ismini duyacaktı.
2020’de beyaz bir polis, Georg Floyd adlı siyah adamı diziyle boynuna 29 saniye boyunca bastırarak öldürdü. Floyd’un öldürülmesi ülke çapında gösterilere yol açtı.
‘Siyahların Hayatı Önemlidir’ (Black Lives Matter) sloganıyla her kesimden milyonlarca kişi sokağa çıktı. Illinois eyaletindeki geniş çaplı gösterilerin lideriyse Gaston’dı. Ancak gösteri sırasında polise direndiği gerekçesiyle tutuklanacaktı.

Yumruğunu açtı eline kalem aldı
Yıllarca gösterilere liderlik etmişti. Siyahların sesi, ‘Robin Hood’u olmuştu. Ancak havaya savurduğu yumruğuna kalem, megafon tuttuğu eline ise kitap almaya karar verdi. Artık arkasında yüzlerce insan yoktu belki ama önünde öğrencileri vardı. Mücadele sahasını değiştiriyordu: ‘‘Eşitlik ve adalet için çabalıyorsanız kurum içi mücadele şart. Düşüncelerine ve perspektifine ihtiyaç duyan insanlara ulaşabilmenin en etkili yolu bu.’’
İşaret parmağımı yavaşça kaldırdım, hocamın sözünü kestim. Türkiye’deki Barış Akademisyenleri’nden bahsettim. “Bir imza yüzünden mi?” dedi yüzünü ekşiterek. Gözlerini kocaman açtı ve konuşmayı sürdürdü: ‘‘ABD’de devlet üniversitesinde de olsan kimse sana doğrudan müdahale edemez. Zaten kendi çabalarımla geldim buraya, kim nasıl karışabilir? Bu noktada eğitimin bağımsızlığı söz konusu.’’
Gaston, ABD’de kölelerin özgürleşme sürecinde de kurum içi mücadelenin önemini işaret etti. Beyazların köle sahibi siyahları göstererek topluluğunu kölelik sisteminin parçası olmakla suçlamasına hep sinirlenmişti. Ancak karşı olduğu sistemin kurumunda çalışmaya başladıktan sonra bazı fikirleri değişti. “Siyahların köleliği bitirebilmesi ve özgürleşebilmesi için kölelik kurumuna bir şekilde sızması gerekiyordu’’ diyen Gaston artık bu yolu çok daha etkili buluyor.
Ortak çıkarlar ve birliktelik
Gaston, engellerin hep var olacağını söyledikten sonra duraksadı, ‘‘Hell no (Asla!)” diye bağırdı ve ekledi: “Onları aşmak için her zaman bir yol bulunur.’’
Yumruğunu açmış ve artık eline kalem almış olsa da içindeki aktivisti tutmakta zorlanıyordu. Sözlerini Türkiye’deki Barış Akademisyenlerine seslenerek bitirdi. Biraz da bağırarak, ‘‘Siyasi acizliğe teslim olmayarak direnmeliyiz. Her zaman değişim ve ilerleme için bir yol, bir araç vardır. Bu araç ortak çıkarlarda ve birliktelikte saklı. Yeter ki cesur olalım’’ dedi.