
NESLİHAN KAZDAL
uranesinfo@gmail.com
uranes.org
Kaybettiklerimizin içinden bir şey kazanabilir miyiz? Evetse böyle bir kazanımı nasıl tarifleriz? Daha fazlasına sahip olmaya baş koyarak mı, kayıpların yeni ve başka doğumlar yaratmasına yer açarak mı?
Kayıp kazanç dengesini hayat memat kadar önemli bir ağırlıkta değerlendirdiğimiz zamanlardayız. 2022’de gündemimizin bu olduğunu sene başında yazmıştık.
Elde avuçta ne var?

30 Nisan’da Boğa’da gerçekleşen yeniay ve güneş tutulması içinde barındırdığı beklenmedik etkiler, sürprizler ve uyandırıcı sarsıntılarla neyi gerçekte muhafaza edip neleri başka bir şekilde sürdürmemiz gerektiğinin yolunu açtı. Sene başından beri hiçbirimizin dilinden düşmeyen ekonomik göstergelerin iniş çıkışları, hayat pahalılığı, paranın ve değer biçtiğimiz şeylerin dengesinin alt üst olması bunun bir yansıması. Bununla birlikte elle tutabildiğimiz, fiziksel olarak sahip çıkabildiğimiz, bir şekilde ‘bedenleyebildiğimiz’ her ne varsa bunların eldeki ‘gerçek değerler’ olduğuna dair farkındalığımız yükseldi. Fiziksel bedenimizin gerçeği neyse o, elimizde avucumuzda ne varsa o, doğa bize ne verebiliyorsa o. Beden dediğimiz bu, gerçeklik bu.
Akrep’te Ay Tutulması
İşte şimdi, 15 gün önce açılan bu yeni ve uzun soluklu başlangıç evresine dair ilk tamamlanma ve nereye vardığımızın ayırdına varma zamanındayız. Daha geriye gitmek istersek de Kasım 2020 civarı ne gibi başlangıçlar yaptığımızı düşünebiliriz.
Yarın (16 Mayıs Pazartesi) sabah 07:13’te Akrep’te gerçekleşecek dolunay ve ay tutulması bize kayıplar, krizler, borçlar, ortak kaynaklar ve geri dönmemek üzere gidenlerin ardından ne yöne evrileceğimizin ışığını tutuyor. Bu bir bitiş, bu bir farkındalık, bu bir açığa çıkma, bu bir tamam mı devam mı noktası.
Boğa Akrep temalarının maddi güvenlik ve duygusal krizler karşıtlığında olduğunu hatırlayarak kendimizi duygusal olarak hayli karanlık ve derin sularda, yeraltına süpürülmüş ve gün yüzüne çıkmamış gerçeklerle karşı karşıya bulabiliriz. Güç ve kontrol ihtiyacımız, güvensizlik ve korku hislerimiz yükselmiş olabilir. Her dolunay bir temanın o ayki parlak koskocaman meyvesiyse, bu güçlü dolunay ve ay tutulmasında bazı şeyleri kaybedeceğimizi, bu tip krizlerin içinden manevi olarak güçlenebileceğimizi, bunun için de hasıraltı edilip üstü örtülmüş gerçeklerle yüzleşmemiz gerektiğini anlayabiliriz.
Kural Koyucu Satürn
Hem maddi hem manevi olarak bizleri bu kayıp kazanç eksenlerinde iki ayrı tarafa çekip geren etkilerin yanında eğri oturup doğru konuşmamızı gerektiren Satürn çok sıkı bir başöğretmen gibi tepemizde. Bu anlamda hiçbir yere ya da yerden kaçış yok gibi gelebilir. Hem duygusal olarak yalnız ve yardımsız hissedip hem de bedenleyip barınaklandırmak istediklerimize yetemeyebiliriz. Bu ‘yetersizlik’ ve ‘yetememe’ durum ve hisleri sıkıntı yaratabilir. Öte yandan gerçeklerden kaçmamızın mümkün olmadığının ayırdıyla ‘neyse o’na doğru adım atmak için -elde ne varsa onunla hareket etmek, kriz neyse onunla yüzleşmek, yenilik neyse ona yer vermek, herkes için geçerli olan kural neyse onu bireysel olarak üstlenmek- bu sorumluluğu birlikte alabiliriz. Krizlerimiz, kayıplarımız kişisel gibi görünürken aslında her birimiz bu bütünsel kayıp ve krizin birer birimiyiz.
Ateşleyici Unsurlar
Tutulmanın yöneticisi Mars Balık’ta ve Neptün’le elele manevi ve idealist bir savaşçı olmanın yolunda ilerlerken, ne için savaşacağımızı bilemeyip yönünü kaybetmiş bir gemi gibi savrulmamıza sebep olabilir. Öte yandan henüz Koç’a yeni girmiş Jüpiter bize bireysel atılımların, yeni bir yola çıkmanın, atılgan ve dürtüsel bir inançla yeniden birey olmanın, buna inanmayı hatırlamanın yakıtını sağlayabilir. Mars ve Jüpiter’in birbirini ağırlaması kollektif mücadeleyle bireysel inançları bir potada destekleyici bir şekilde çalıştırabilir.
Venüs de, yaralı şifacı ve emsalsiz öğretmen Chiron’la birlikte Koç’ta kendine has bir değer sistemiyle dürtüsel ilişkilere, böyle ilişkiler içinden iyileşmeye, bazı feragatlar veya fedakarlıklarla geçmişin gömülü yaralarından öğrenip olgunlaşmaya dair dokuları getirebilir. Böyle bir öğrenimle gelen sevgi de değer de yaralarımıza merhem olabilir. Yine de ilişki ve değerlere kalıcı değil anlık ve hızlı hevesler olarak yaklaşmak, geldikleri gibi gidenlere şahit olmak söz konusu olabilir. Sabitlik ve istikrar arayan Boğa’nın yöneticisi Venüs Koç’ta hem hevesli hem açgözlü davranabilir.
Haritanın yükseleni İkizler tutulma temasının farklı bakış açıları geliştirmek, iletişime girmek, temelden öğrenmek, merak edip sorgulamak, kısa yolculuklar yapmak, kardeşler ve ticaret olduğuna işaret ederken İkizler’in yöneticisi Merkür’ün gerilemesi bu anlamda aksaklıklar, yavaşlamalar ve geriye dönük değerlendirmelerin söz konusu olacağını gösterebilir. Biz yine de sözümüzü sorumuzu fikrimizi saklayıp tutmayalım. Bu geriye çekenler zamanını işlemeyen şeylere el atıp çözmek için kullanalım.
Tutulmanın Sabian Sembolü
Sabianlar bu tutulma derecesi için ne demişler bakalım.

Yerliler yeni topraklarda kamp kuruyor
Bu sembol ‘Yeni Topraklar’da olmaya işaret eder. Yeni bir yer bulunduğu zaman hemen oraya ‘uyumlanıp’ yerleşmek söz konusudur. Yeni toprakların sınırları fiziksel, duygusal veya manevi çerçeve içinde yer alabilir. Hangisi söz konusu olursa olsun, iç dünyanızda da dış dünyanızda da kendinizi evinizde hissetmek istersiniz. Yeni çevrenizde rahat etmekte zorlanırsanız içinizde usulca kıvrılan o huzursuzluğu ya da yer ayağınızın altından kayıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Ya da hayatta bir yere ait olma hissi veya yeni arkadaşlık ilişkileri geliştirmeden çok defa yer değiştirip taşınan biri olabilirsiniz. Buna rağmen, içinizde hep o öncülük edip ilk yerleşen ya da cesaret edip riske giren ruhu taşıyabilirsiniz.
Göç
Değişim rüzgarlarının kapımızda olduğunu söylememize gerek yok çünkü o kapıdan geçtik, ama nereye vardığımızı yavaş yavaş anlayacağız. Bulunduğumuz yerde manzara belki nahoş belki karanlık görünse de aslında anlamamız gereken şimdiye dek elimizde tuttuklarımızın emaneten elimizde olduğuydu. Bu beden de emanet, bu yaşam da, bu kaynaklar da, bu doğa da. Kayıplara tutunmak yerine kayıpların içinden, ardından ne çıktığına bakmak, kazancı kaybın düştüğü yerden doğurmak. İşte bu bize yeni topraklar, yeni topluluklar, yeni aidiyetler ve yeni bir gelecek vaat edebilir.
Kayıpların içinden yeni kazancı böyle görebilir miyiz? Hepimiz bu hayatta göçebeyiz.