Darbe girişiminin en kritik noktası olarak gösterilen Akıncı Üssü’nde yaşananlara ilişkin davada savunma yapan ‘sivil imam’ Nurettin Oruç, hakkındaki suçlamaların ‘senaryo’ olduğunu söyledi: “Asıl darbe bana oldu, 15 Temmuz’da film koptu. Sanki Ergenekon ve Balyoz sürecini yeniden yaşıyoruz.”
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen duruşmada savunmasını yapan Oruç, gözaltına alındıktan sonra kötü muamele ve işkence gördüğünü söyledi.
‘Dört siville darbe yapılabileceğine inanılıyor mu?’
Darbe girişimi öncesinde ‘Soyut Film’ adlı şirkette belgesel yapımcısı olarak çalıştığını anlatan Oruç, “Darbe girişimi öncesi TRT ve diğer kurumlarla anlaşmasını yaptığım projelerim vardı. Asıl darbe bana oldu, 15 Temmuz’da film koptu” dedi.
15 Temmuz darbe girişimini ‘film’ olarak değerlendiren Oruç, “Ortada yaşanmış bir film var. Başrol oyuncusu olarak Adil Öksüz seçilmiş. Filmin inandırıcılığını attırmak için Adil Öksüz’le ilgili jenerikler hazırlanmış, toplumun bilincine yerleştirilmiş. Sonra baş rol oyuncusunun yanına yardımcı oyuncular konulmuş. Bizlere yardımcı oyuncularız. Bunların kim olduğu önemli değil. Böyle bir adamın yanına kimi korsanız gider. 4 siville darbe yapılabileceğine inanılıyor mu sayın başkan? Diğer sivilleri tanımıyorum ama benimle darbe olmaz. Koca generallere emir vereceğim; bu olmaz” diye konuştu.
Oruç, içinde bulunduğu durumu da, 12 Eylül darbesini anlatan ‘Zincirbozan’ filmindeki ‘simitçi’ karakterine benzetti.
‘Belgesel çekmek için gittim’
‘FETÖ’yle hiçbir şekilde ilgisinin olmadığını belirten Oruç, sivil ve asker sanıklardan hiçbirini tanımadığını iddia etti.
Oruç şöyle devam etti: “Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduklarını söylenen kişileri tanımıyorum. Evimde yapılan aramalarda FETÖ ile ilgili suç teşkil edecek herhangi bir şey bulunmamıştır. ‘ByLock’ ve diğer programları kullanmadım.”
15 Temmuz günü Akıncı Üssü’nde olmadığını söyleyen Oruç, “16 Temmuz sabahı Kazan’a, Anadolu’nun 40-50 yılık geleneği olan bir konunun belgeselinin çekmek için gittim. Bu konu hayvan yetiştiriciliğinin, üreticiden tüketiciye ulaşması serüveniyle ilgili. Sabah saat 08.00 sıralarında evden çıktım. Kazan’a 2-3 araç değiştirerek gittim. Sonra belgeseli çekeceğim köye ulaşmak için bir araca bindim. Beni köye yakın bir yolda bıraktı. Köye ulaşmak için yürürken jandarma tarafından gözaltına alındım” dedi.
‘Gitmişken görmek istedim’
Oruç’un bu sözleri üzerine mahkeme başkanı, “Darbe olmuş, uçaklar havada uçuyor. Ortalık karışık böyle bir günün sabahında belgesel çekmek için yola çıkmak risk değil mi?” sorunu yöneltti. Oruç bu soruya, “Benim meslektaşlarım zaten oralarda, zaten çalışıyorlardı. Kameramanlar, muhabirler. Benim de gitmem normal” karşılığını verdi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Habercilerin orada olması gayet normal. Ama oraya giderken yanlarında kameramanlar ya da başka muhabirler vardır. Şirketlerine ait aralar ve bunların şoförleri vardır. Sizin yanınızda kim vardı? Neden şirketinizden bir araçla ya da bir çalışanla birlikte gitmediniz?” diye sordu.
Oruç bu soruya “Gitmişken görmek istedim” yanıtını verdi.
‘Bana kurulmuş bir komplo bu’
Akıncı Üssü’nde olmadığını tekrarlayan Oruç’a, o gece Akıncı Üssü 143. Filo’nun koridorlarındaki güvenlik kamera görüntüleri ve bunlardan alınmış fotoğraflar gösterildi.
Oruç, gösterilen ilk fotoğrafa, “Bana kısmen benziyor ama ben değilim çünkü ben orada değildim” yanıtını verdi. İkinci fotoğraf için de, “Bana benziyor ama ben değilim” dedi.
Oruç, müşteki avukatının “Kemal Batmaz, Harun Biniş ve siz. Görüntülerdeki size benziyor ama siz değilsiniz. Bu nasıl bir tesadüf” diye sorusunu şöyle yanıtladı: “Bana kurulmuş bir komplo bu. Böyle görüntülere ürün yerleştirme, kişi yerleştirmek çok basit.”
Müşteki avukatları sanığa, Kazan’a giderken hangi araçla gittiğini, onu gören bir tanığın olup olmadığını ve savcılıktaki ifadesinde otostopla üç araçla gittiği yönündeki ifadelerini sordu. Oruç, iki belediye otobüsü kullandığını ve belli bir noktadan sonra otostopla bindiği bir araçla Kazan’a ulaştığını söyledi.
‘Telefonumu sürekli unuturum’
Bu sırada araya giren mahkeme başkanı, “Peki neden telefonunu yanına almadın. Belgesel çekeceğin insanlarla nasıl irtibat kuracaktın. Ya da o gün yaşananlardan haberin var. Başına bir şey gelirse telefona ihtiyacın olacağını hiç düşünmedin mi?” diye sordu.
Oruç, “Ben çok telefon kullanan biri değilim. Bu nedenle telefonumu sürekli unuturum” diye yanıt verdi.
Müşteki avukatları sanığa, “Yakalandınız yerde biriniz para bulunuyorsunuz. Biriniz belgesel çekiyorsunuz. Biriniz çanta düşürüyorsunuz. Bu tarla nasıl bir tarlaymış” diye sordu.
Sanık soruya, “Kahramankazan” yanıtını verdi. Avukat ise, “Hayır, Kahramankazan değil. Akıncı Mahallesi. Darbenin üssü olan Akıncı’ya yakın bir tarlada yakalandınız” diye tepki gösterdi.
Mahkeme, saatin geç olması nedeniyle sanığın sorgusuna yarın devam edilmesine karar verdi.