Dünyevi iktidar mücadelesine âhireti kurtarma mücadelesi süsü veriliyor mu, veriliyor.
Seçimler, din savaşı havasına sokuluyor mu, sokuluyor.
Siyasi rekabet, sandıkta küffar tepeleme cihadına çevriliyor mu, çevriliyor.
Tepe tepe hem de…
Hoca lâkaplı Cübbeli Ahmet’in son hezeyanlarını alın. Belediye seçimleri için güya fetva yayınladı.
“Cumhur İttifakı’na vermek vaciptir, vermeyen günâhkar olur, azap çeker; Yeniden Refah ve Saadet’in adaylarına oy vermek caiz değildir” kabilinden esip savuruyor.
Diyanet’i, Dezenformasyonla Mücadele Merkezini, savcıları, ‘din elden gidiyor’ diye ayağa kalkan halkı görüyor musunuz ortalarda?
Geçen iftar masasında bir arkadaş hatırlattı. Fi tarihinde bir cemaat gazetesinin fetva köşesine okur, şunu sormuştu: Tiraj artırmak için promosyon kuponu dağıtmak hani haramdı, siz niye kupona başladınız?
Cevap, tahmin edeceğiniz gibi ibretlikti. Gazetenin fetvacısı; kuponların ikiye ayrıldığını, kendilerinin verdiği helâlken rakiplerinin verdiğinin haram olduğunu yazmış, yazabilmişti.
Bu kadarı da olmaz, demeyin. Neler yaşandı, neler görüldü. Meydanı boş bulmasın, din istismarının sınırı yoktur. Bir kere başladı mı, nerede duracağını kimse kestiremez.
At izinin it izine karıştığını, Hak ile batılı ayırmanın zorlaştığını, 4 yıl önceki bakanlığa veda notunda bizzat Berat Albayrak da duyurmuştu.
Suret-i haktan göründüğü için melek sanılanların bütün şeytaniyetleriyle cirit attığı bir seçimin daha arifesindeyiz.