Tartışılan ünlülerin yerinde olsam, ana muhalefet liderine ortak bir bildiriyle karşılık vermezdim.
(…)
Şunu sorardım kendime:
İktidarla ilişkimin akçeli bir boyutu olmasa, paradan puldan tamamen arındırılmış olsa…
Ekmeğimi devletten değil taştan çıkarsam, serbest rekabet koşullarında bilet satarak hayatımı kazansam, siyasetin rantına yaslanmadan ayakta kalabilsem…
Geçimimi piyasada gördüğüm talepten sağlasam, yağlı belediye ve hükümet organizasyonlarını arpalık kapısı yapmış durumuna düşmesem…
Avantadan iş alma beklentim olmasa, iktidarın eline bakmasam yani, lütfuna muhtaç olmasam…
Kendimi beğendirmenin maddi bir getirisi veya avantajı sözkonusu edilemese, aramızda işveren-çalışan gibi bir bağ kurulamasa…
Cumhurbaşkanı’na yakınlaşma çabamdan dolayı Kılıçdaroğlu yine böyle gelebilir miydi üstüme?
Menfaat icabı yukarıdakilerin gözünün içine baktığımı, çıkar uğruna nasıl yaranacağımı şaşırdığımı söyleyebilir miydi?
Müdanasız diye tanınmış olsaydım, iktidarın politikalarını riyasız desteklediğime şüphe bulunmasaydı, duygusallığımdan kuşkuya hiç mahal olmasaydı, ağzını açıp saygısızca tek laf edebilir miydi bana?
Haksız sataşanın ağzının payını verip itibarını beş paralık etmeye, fiyakasını bozup suspus yerine oturtmaya iki münasip lafım yetmez miydi?