Bunun İmamoğlu’na altın tepside muazzam bir zafer hediye etmekten başka bir işe yaramayacağı görülüyordu. Kimse de bu sebeple YSK’dan iptal kararı çıkacağına inanmak istemiyordu. Göz göre göre olmadı mı!
Hakaret davasıyla görevden alınacağına da kimse ihtimal vermiyor ne hikmetse…
Duyuyorum ‘hadi canım’ seslerini. ‘Milli iradeyi kabul ettirme, sandık sonuçlarına saygıyı öğretme mücadelesinin şampiyonluğunu kimseye bırakmayan bir parti, kalkıp kendisini mi inkar edecek’ deniyor.
Kondurmayanlar, ‘olmaz öyle şey’ diye ciddiye almayanlar çoğunlukta.
İmamoğlu’nu demokrasi kahramanı mı yapacaklarmış!…
Belki de basiret bağlanmasına bağlı ters tepecek çırpınışlar değildir. Rakibin enaniyetini gıdıklayarak tatlı tatlı iç geçirtip zehirlemektir plan, ha!
‘Ben neymişim yahu’ kibrinin aklını ele geçirmesi ve şuurunu kapatması için izlenen çok bilinçli bir strateji olamaz mı?
Neme lazım, üstümüze kalmasın, bizden günah gitsin diye şerhimizi düşelim de, dursun şöyle kenarda.
Ayaklarını yerden keserek İmamoğlu’na Hubris şerbetini içirme stratejisi tutmazsa dönüp suçu yine baştan uyaranlarda aramak yok ama, anlaştık mı!