Türkiye’de PKK’nin yürüttüğü, terör eylemlerini de içeren şiddet eylemleri esas olarak devletin güvenlik güçlerini hep hedef aldı. Çünkü bu bir silahlı isyan hareketi. Türkiye’de otuz yıldan beri inişli çıkışlı süren bu silahlı mücadele, sivil Türklerle sivil Kürtler arasında bir fiziki çatışmaya, bir iç savaşa dönüşmedi.
Bunun ön işaretleri zaman zaman belirmekle birlikte, iki topluluğun üyelerinin büyük çoğunluğu için birlikte yaşama iradesi, yıpransa da halen üstün gelmeye devam ediyor.
Buna karşılık, Türkiye’de, önümüzde, sonuçları çok daha kanlı olabilecek başka bir “sivil savaş” tehlikesi var. Ankara katliamını yapanların ve onlara yardım edenlerin motivasyonları bu büyük tehlikeyi tüm çıplaklığıyla gösteriyor. Ankara’da ölenlerin anısına tutulan yası yuhalayanlar, HDP binalarını yakıp yıkanlar, solcu öldürmeyi cennete gitmek için en kestirme yol olarak kabul edenler ve bunları açıkça onaylamaya cüret edemeseler de sevecenlikle bakanlar…
Bu zihniyet toplumun bir kesiminden tabandan yukarıya doğru yükseliyor. Ama aynı zamanda bugünkü iktidar gücü tarafından yukarıdan aşağıya doğru da salgılanıyor. Esas yakın tehlike bu.