80’li yıllardan kalma ideolojik takıntılarla bakanlığı yönetmeğe çalışırsanız olacağı budur. Cemaat-tarikatları sınıfa sokunca milletin terbiye olacağını, insanların dini bütün birer yurttaşa dönüşeceğini ve Türkiye’nin kalkınacağını sanıyor. Tam bir akıl tutulması. Halbuki eski bir rektör olan sayın bakanın ilerleme ve gelişmenin yolunun, insanları koyu dindarlaştırmadan değil, herkesi (muhafazakâr bakışla) Allah’ın yarattığı fıtrat (yetenek, kabiliyet, zihin yapısı, zekâ) üzerinden bilimsel ölçütlere göre eğitip donatarak olacağını bilmesi gerekir. Mesleki uzmanlaşmanın önemini kavramış olması gerekir. Öğretmen olmayan cemaat taifesinin sınıflara öğretmen olarak sokulamayacağını hem yasal olarak ve hem de bilimsel olarak bilmesi gerekir.
Tarikatçıları, “değerler eğitimi” adı altında sınıflara soktu. Adama sorarlar? Değer denilince aklınıza sadece dini değerler mi geliyor? Milli değerler, doğa değerleri, sanat, siyaset, sosyal değerler yok mu? Mesela sizin için Ahlat’ın, oradaki eserlerin kıymeti (değeri) yok mu? Selimiye Camii değerli de İstiklal Marşı değersiz mi? Hayır değerlidir, diyorsanız, o halde bu cemaat-tarikat işi neyin nesi? Bunlar eğitim uzmanı mı? Öğrenme psikolojisi mi okudular? Öğretim yöntemleri üzerine formasyon mu aldılar?
Çin kapitalizmi tarafından küreselcilik sona erdirilirken, ABD, Çin ile baş edebilmek için yenilikçi program ve rekabet arayışına girdi. ABD, bunu neyle, kimle yapıyor? Eğitilmiş insan gücüyle. Ama papaz yetiştirerek değil. Kilisede tanrıya yalvararak da değil. Eğitilmiş nitelikli insan gücüyle yapıyor ve yapacak. Peki, siz/ bizimkiler ne yapıyor? Tarikatçılarla “Türkiye Yüzyılı” kurmağa çalışıyor. Dünya ile rekabet akıllarından geçmiyor. Gelişip orta vadeli kalkınmış bir ülke haline gelecek küçük bir hayali, basit bir planı bile yok. Büyük ihtimalle muska yazarak ilerleyeceğiz ve Çin ile rekabet (edemeyiz ya) edeceğimizi sanıyor. Tıpkı Osmanlı’nın yenileşme karşısında yaptığını neredeyse aynen yapıp tekrarlıyor. Millete, sözüm ona “Değerler eğitimi” verip, kendileri bütün değersizlikleri değermiş gibi yaşıyor. Doğruluk, dürüstlük, işi tam zamanında yapmak değer değil mi? Eğitimde nesillerin yıkım dönemini yaşıyoruz. Asıl çöküş bu.