Cumhuriyet gazetesi davasında avukatların tutuklu olduğu 6 Nisan 2017’de avukatlar tarafından başlatılan Adalet Nöbeti’nin 104’üncü buluşmasının gündem maddesi Boğaziçi Üniversitesi’ydi.

Avukatlar, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin avlusunda bulunan Themis heykelleri önünde bir araya gelerek önce fotoğraf çektirdi. Daha sonra adliye binasının önündeki meydana çıkan ‘adalet nöbetçileri’, burada basına açıklama yaptı.
Sırasıyla Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Kuban Altınel, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan ve Boğaziçili öğrencilerin avukatlarından Seher Eriş konuştu.
Kuban Altınel, Boğaziçi Üniversitesi’ne ‘kayyım rektör‘ Melih Bulu’nun atanmasıyla başlayan süreçte yaşananlar ve buna karşı verilen hukuki mücadeleden bahsetti. Altınel, “Boğaziçi Üniversitesi’ni ele geçirmeyi amaçlayan siyasi projeyi hazırlayanlar bizden daha güçlü olabilirler kaba kuvvet anlamında ama biz de haklıyız” dedi ve “Tarih bizden yana, ve tarihi haklılar yazar. Haklıyız ve yaptığımız doğru. Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” diye ekledi.
Sağkan: ‘Türkiye direnişe sahne oluyor’
Prof. Altınel’den sonra TBB Başkanı Erinç Sağkan konuştu. Adalet Nöbeti’ne 2018’de Ankara Barosu başkan yardımcısıyken ilk kez katıldığını hatırlatan Sağkan, “Dört yıldır hiçbir şey değişmedi ama adalet nöbetleri o kadar büyük bir anlam taşıyor ki adaletten başka kimsesi olmayan kim varsa onun ses telleridir buradaki meslektaşlarım” dedi.
Antidemokratik uygulamalara karşı üniversitelerini savunan akademisyen ve öğrencilerin yanında olduklarını söyleyen Sağkan, şöyle devam etti: “Akademik özerkliğin olmadığı, eşitliğin, özgürlüğün olmadığı bir ortamda Türkiye’nin marka yüzü olabilmiş bir üniversitenin içinin boşaltılması, niteliksiz hale getirilmesi çabasından ibarettir tüm yapılanlar. Buna karşı Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin ve akademisyenlerinin direnişine sahne oluyor Türkiye. Hesaba katamadıkları bir unsur vardı. ‘İstediğimizi istediğimiz şekilde atarız, kimsenin sesi çıkmaz, yaptık oldu deriz’ dediler ama öyle olmadığını Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gencecik öğrenciler, çok kıymetli akademisyenler, yağmurda, çamurda, karda anayasal, demokratik haklarını kullanarak ortaya koydular. Ne yaptılar? Terörize ettiler. Nefret söylemiyle, sosyal medyada insanların önüne bu insanları attılar. Birçok öğrenci için yargılama başlattılar. Ancak başaramadılar. Boğaziçi Üniversitesi’nde son derece meşru bir direniş devam ediyor. Biz de onların tam yanıbaşındayız.”
Sağkan’dan sonra avukat Seher Eriş konuştu. Eriş, bu süreçte gözaltı, tutuklama, yargılamalarla karşı karşıya kalan öğrencilere yönelik hak ihlallerini anlattı ve şunları söyledi: “Öğrencilerin, akademisyenlerin, ‘Aşağı bakmıyoruz‘ diyen onurlu mücadelelerini sahipleniyoruz. Antidemokratik uygulamalara karşı biz de hukuk mücadelesini büyütecek ve sorumlular hukuk önünde hesap verinceye dek mücadelemizi sürdüreceğiz. Aşağı bakmıyoruz.“