Çözüm sürecini, başından beri sahnede hüner sergileyen bir sihirbazı seyreder gibi izledik. Sihirbazın ne yaptığını bilmiyorduk ama; işin fenası bilmemiz gerektiğini de düşünmüyorduk; devlet sırrı o kadar da merak edilmeye gelmezdi! Süreç, bütün sihirbazlık numaralarında olduğu gibi gizli-kapaklı cereyan ediyordu ve öyle olmalıydı. İşte bu gibi ümitlerle, Oslo’da, İmralı’da, Kandil’de veya başka mahfillerde hükûmet temsilcileri ile PKK arasında nelerin konuşulduğuna, hangi sözlerin verildiğine, kimin hangi dereceye kadar taviz verdiğine aldırış etmedik. Şapkadan güvercin çıktığında mucize olacaktı; ayrıntılar önemsizdi.
Olmadı, şapkadan güvercin çıkmadı, hokus-pokus işlemedi. Yapılacak tek şey var şimdi: Bilebildiğimiz kadarıyla Oslo’dan bu yana yapılan bütün görüşmelerin tutanaklarını, bütün ayrıntısıyla yayınlamak; Sihirli şapkayı tersyüz edip içindekileri halka göstermek! Demokratik özerkliğin içinde neler var; “Çözüm” dediğimiz terkibin komşu devletleri ve dış aktörleri ilgilendiren boyutları nelerdir; İran, ABD, Avrupa Birliği, Rusya, çözümün neresinde, hangi tavırla duruyorlar?
Süreci kim aksattı, bilmeliyiz; hangi taraf neyi vaadetti ve sözünde durmadı bilmeliyiz; kim, verdiği sözün hilâfına süreci zehirleyecek adımlar attı ve atmakta, bilmeliyiz. Sahnede sihirbaz olmadığı belli, kimsenin elinde sihirli değnek filan da yok. Bugüne kadar sürdürülen gizli-kapaklı “diplomasi”nin vardığı yer bir fiyasko; bir arpa boyu yol!