
SEÇİL TÜRESAY
secilturesay@diken.com.tr
Marmara Denizi’nin salyayla kaplandığı, deniz dibi temizliği yapıldığında otomobil lastiğinden leğene akla gelen her şeyin, ölü balinaların midesinden kilolarca plastiğin çıktığı bir ortamda, çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik, geleceği kurtarmak için kilit kavramlar. ‘Act Together Now’ (Şimdi Beraber Hareket Et) hareketinin tanıtım filmindeki ‘ses’in de dediği gibi: “Tabiat ana boğuluyor; acı çekiyor. Değişim mümkün, değişim kaçınılmaz. Şimdi birlikte harekete geçme zamanı.”
Buradan yola çıkan Arçelik, bu yıl 13’üncüsünü hazırladığı, ‘sürdürülebilirlik raporu’nda güçbirliği yapmanın önemine vurgu yaptı. CEO Hakan Bulgurlu, şimdiye kadar odaklandıkları ‘farkındalık’ kavramının geçmişte kalması gerektiğini, artık aksiyonun şart olduğunu, bunun da tek başına olmayacağını vurgulayarak raporun temasının (şimdi beraber hareket etme zaman) gerekçesini açıkladı. Ve, tüm paydaşları işbirliğine davet etti.

Bulgurlu, raporun ayrıntılarını, ABD’deki Yale Üniversitesi’nde evrimsel biyoloji eğitimi alan iklim aktivisti Selin Gören’le çevrimiçi bir etkinlikle duyurdu. ABD’li bilim insanı Dr. Jonathan Foley’nin ‘iklim satrancı’ benzetmesine gönderme yaparak, “Şah mat yapabilmek için beraber hareket etmemiz gerekiyor. Kaybedecek vaktimiz yok, hamlelerimizi tüm oyuncularla beraber planlamalıyız” dedi.
İnsanların doğadan kopması ve yarın yokmuşçasına dünyanın kaynaklarını tüketmesinin çocukluğundan beri kendisini endişelendirdiğini anlatan Gören ise sürdürülebilirliğin şirket politikası haline gelmesinin önemine dikkat çekerek Arçelik’in bu alandaki çalışmalarını samimi bulduğunu ifade etti.
Bulgurlu’ya göre Gören gibi gençleri ‘çoklamak’ gerek. Gören’e göre ise yerküreyi kurtarmak için bütün karar alıcıların yani siyasetçilerin ve iş dünyasındaki yöneticilerin iklim aktivisiti olması şart çünkü iklim krizi onlar gibi genç aktivistlerin o pozisyonlara gelmesini beklemiyor!
Salgın sürecinde kapanmalarla doğa biraz kendine gelse de olumlu tablonun normalleşmeyle değiştiğine dikkat çeken Bulgurlu, “2020’de emsiyonlar yüzde 7 düştü ancak özellikle özellikle Çin normalleşmeye başladıktan sonra 2019 seviyelerinin hemen üzerine çıktık” dedi. Uzun ve kalıcı çözümün şart olduğunu vurguladı.

Gören, deniz salyasının nedenlerinden birinin deniz sıcaklığının artması ama en önemli nedeninin sanayi atıklarınınn arıtılmadan denize dökülmesi, plastik kirliliği olduğunu söyleyerek sözü Bulgurlu’ya bıraktı: “20 milyon insanın kanalizasyonunun çok küçük bir kısmını elden geçirip denize bırakırsanız ne bekliyorsunuz? Deniz kirliliğini görmek mümkün değil. Mikroplastik de aynı şekilde. Bu, en azından görsel anlamda herkesi uyandırdı. Bu görsel farkındalık sayesinde İstanbul’da çok ciddi önlemler alınabileceğini düşünüyorum. Biyoçeşitliliğin yarısını kaybettik ama kalanları kurtarmak için çok sert önlem almak mecburiyetindeyiz.”
2019-2020’de Arçelik olarak ‘karbon-nötr’ olduklarının altını çizen Bulgurlu’nun söylediklerinden öne çıkanlar şöyle:
*Birleşmiş Milletler verilerine göre, her yıl 4,7 milyon hektar büyüklüğünde ormanlık alan yok oluyor. Danimarka’nın yüzölçümünden büyük bu alan, her üç saniyede bir futbol sahası büyüklüğünde alanın yol olması demek. 11 milyon ton plastik denizlere dökülüyor balıklar, sonra da bizim tarafımızdan yeniyor. Sonra, “Hasta olduk, kanser olduk” diyoruz.
‘Kömürden enerji üretimi ortadan kalkmalı’
*Dünya olarak 2050’de sıfır emisyona ulaşma hedefinden çok uzağız. Şu an verilen sözler tutulsa da mümkün görünmüyor. Yeşil enerji 2030’a kadar 4 trilyon dolar civarına çıkmalı. Kömürden enerji üretiminin -ülkemizde önemli bir kaynak- ortadan tamamen kalkması gerekiyor.
*Paris Anlaşması’nın öngördüğü 1,5 derecelik ısınmayı baz olarak aldığımız zaman yapmamız gereken çok şey var.
*2050 yılına kadar tüm operasyonlarda sıfır emisyon hedefliyoruz.
*Üretim sürecindeki kapsam 1 emisyonlarını yüzde 15, kapsam 2 emisyonlarımızı yüzde 30 azaltmayı hedefliyoruz. En önemlisi kapsam 3 emisyonu, bunların yüzde 80’i müşterinin evinde ürünler kullanılırken tüketilen emisyonlar. 2030’da bunu da yüzde 15 azaltmak istiyoruz.
*Türkiye’den uluslararası piyasalara 350 milyon avroluk yeşil tahvil ihracı yaparak reel sektör şirketleri arasında bir ilke imza attık. Büyük ilgi gördü. Elde ettiğimiz finansmanı, sürdürülebilirlik alanındaki yatırımlarımızda kullanacağız.
*(Selin Gören’in dikkat çektiği, dünyadaki tek kullanımlık plastik atıklarınınn yüzde 55’inden 20 firmanın sorumlu olduğuna işaret eden araştırmayı değerlendiriyor) Tüketicilerin boykot etmesi gerek, hükümetler regüle etmeli. Bu şirketlerin yaşaması gerek elbette ama iş yapış şekillerini zaman içinde değiştirmeleri lazım.
‘Tek kullanımlık plastik yasaklanmalı’
*Biz dönüşümü baskı gelmeden başlattık. Atık çok büyük sorun. Katı atık oranı 2016’da 2 milyar ton iken 2050’ye kadar yüzde 70 artacak. Salgında tek kullanımlık ürünlerin tüketiminin artması da sorunu büyüttü. Tek kullanımlık plastik yasaklanmalı. Birçok ülkede yasaklandı. Sadece yüzde 15’i geri dönüşüyor, yüzde 85’i doğaya karışıyor bu kabul edilebilir bir oran değil. Biyoplastik yani doğada çözünebilen plastikler üretiliyor ama çok daha pahalı.
*Değiştirme kampanyasında enerji verimli ürün verip daha düşük enerji verimli ürünü geri alıyoruz. Aldıklarımızı -ki her markanın ürününü alıyoruz- dönüştürecek yer bulamadığımız için kendi tesisimizi kurduk. Kuruluşundan bu yana 1,3 milyon adet ürünü dönüştürdük. Bu tasarruf 2,5 megavatlık 52 rüzgar tribünün yıllık enerji üretimine denk geliyor.
‘Küçük ev aletleri ve TV kutuları yüzde 100 dönüştürülmüş kartondan’
*Türkiye’de tüm küçük ev aletleri ve televizyonlarının kutularını yüzde 100 geri dönüştürülmüş kartondan ürettik. Ambalaj en önemli sorunlardan biri. Atık yönetimi, enerji verimliliği kadar önemli bir konu.

*Su en önemli korumamız gereken varlıklardan biri. 11 yılda 2 milyon metreküp su tasarruff ettik projelerle. Türkiye’deki fabrikalarımızda üretim sürecinde kullandığımız suyu yüzde 48 azalttık. Geri dönüştürülmüş su kullanıyoruz. Aynı suyu sürekli filtreleyerek kullanıp tüketimi aza indirgiyoruz. Yağmur suyunu kullanmaya çalışıyoruz. Amaç 2030’a kadar geri dönüştürülen su kullanımını yüzde 70 artırmak.
*Dünyadaki kumaş ve kıyafetlerin yüzde 60’ı sentetik kumaş ve ipliklerden üretiliyor. Bunlar dayanıksız. Yıkanınca her seferinde 1 milyondan falza mikrofiber parçacık bırakıyor suya. Bu, belediyelerin arıtabileceği bir şey değil. 1 milyondan fazla plastik parçası denize gidiyor öyle düşünün. Bunu yüzde 90 kesebilen bir filtre geliştirdik, rakiplerimizin kullanımına patentleri açtık. Çamaşır makinelerimizdeki bu filtre de yenisi takılınca dönüştürülüyor. Bu filtreler Fransa’da kanunla zorunluluk hale geldi.
*En gurur duyduğum ürün biyoplastik malzemelerden üretilmiş bir buzdolabı. Nişasta, mısır atığı, yumurta kabuğundan yumurtalık gibi… buzdolabında görülen plastik parçaların tamamen doğada eriyebilecek şekilde yapılması.
*(Avrupa Birliği’nin, 2050’ye kadar sera gazı emisyonlarının sıfırlanmasını hedefleyen ‘yeşil mutabakatı‘yla ilgili soruya yanıt olarak) Avrupa, dünyadaki emsiyonlarının toplamının yüzde 8’ini oluşturuyor dolayısıyla Avrupa ne yaparsa yapsın ancak iyi bir örnek olur. Avrupa’nın uygulamalarının dünyaya örnek olması lazım. Bu yeşil mutabakatla Avrupa’da regülasyonlar çok sertleşecek.
‘Karbon vergisi gelirse küçük kobiler rekabet edemez’
*Bizim gibi Paris İklim Anlaşması’nı imzalamamış ülkeleri çok zor günler bekliyor. Bunu mutlaka imzalamamız lazım. İmzalamazsak, net bir karbon fiyatlama piyasası kurmazsak Türkiye’de, o zaman sınırda karbon vergilendirmesi gündeme gelecek ve bizim ihracatımız pahalanacak. Küçük kobiler rekabet edemeyecek böyle bir karbon vergisi gelirse. Paris Anlaşması’yla ilgili endişeleri de anlıyorum. Getireceği yükümlülükler var, demir-çelik endüstrisinde önemli yatırımlar gerekecek ama zaten bunları yapmamız lazım, kaçamayız.

2030 yılı için hedefler belirlenen 2020 yılı raporundan öne çıkan başlıklar ise şöyle:
*Şirket karbon nötr olmayı sürdürebilmek için önümüzdeki dönemde 50 milyon dolarlık ek yatırım yapmayı planlıyor. Bu kapsamda 2030’a kadar üretim tesislerinde öz tüketime yönelik 15 MW yenilenebilir enerji sistemi kurmayı, küresel çapta tüm üretim tesisleri için elektrik tedarikini yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan yapmayı hedefliyor.
*Türkiye, Güney Afrika, Rusya, Romanya, Tayland ve Pakistan’daki üretim tesislerinde ürün başı enerji tüketimi 2015 yılındaki seviyeye göre yüzde 46,7 azaltılarak daha önce 2030 için belirlenen yüzde 45’lik hedefe ulaşıldı.
*Geri dönüştürülmüş plastik kullanımı oranının yüzde 40, biyomaterial kullanım oranının yüzde 5 artırılması hedefleniyor.
*6,5 milyon ton su tasarrufu elde edildi. 2020 yılında 8 ton geri dönüştürülmüş balık ağı atığı ve 111,7 ton geri dönüştürülmüş endüstriyel iplik atığı, fırın, çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi parçalarında kullanıldı. Arçelik Ar-Ge laboratuvarlarında geliştirilen özel formülle bugüne kadar çamaşır makinesi ve yıkayıcı-kurutucu kazanları üretmek için yaklaşık 58 milyon geri dönüştürülmüş pet şişe kullanıldı. Bu sayede, karbon emisyonları 1,675 ton azaltıldı.
*Enerji verimli ürünlerin satışından elde edilen ciro tüm cironun yüzde 50’sine tekabül etti.
*Enerji verimliliği projeleriyle 5,217 ton CO2 emisyonu azaltıldı.
*Atık azaltımı ve su verimliliği projeleriyle yaklaşık 13 milyon liralık tasarruf elde edildi.
*Şirket, dünyanın sürdürülebilirlik alanındaki en iyi 100 şirketinin listelendiği Corporate Knights Global 100 listesinde de yer aldı.
Tabii işin bir de tüketici ayağı var. Bulgurlu, tüketicilerin paralarıyla doğru yapan şirketleri ödüllendirmeleri, doğru yapmayanları cezalandırmaları gerektiğini söyledi. Arçelik CE0’su uzun vadede stratejisinin merkezinde doğa ve sürdürülebilirlik olmayan şirketlerin varolamayacağını düşünüyor.