BURCU KARAKAŞ
Suruç’ta 20 Temmuz 2015 tarihinde 33 kişinin hayatını kaybettiği canlı bomba saldırısının ardından başlatılan soruşturma yerinde sayarken, aileler katliamın üzerinden yedi ay geçtikten sonra otopsi raporlarını alabildi.
‘Aç telefonu, babanı ara’
Suruç için Adalet Platformu üyeleri geçen hafta Şanlıurfa Cumhuriyet Savcısı İhsan Güngör’le görüştü. Grupta yer alan avukat Arın Gül Yeniaras, soruşturmada herhangi bir gelişme yaşanmadığını, en büyük derdin gizlilik kararı olduğunu ifade etti.
Yeniaras şunları söyledi: “Dosyada hiçbir ilerleme yok. Bütün otopsi raporları alındı. Bazı aileler incelemedeki eşyaları da alabildi. Kişisel eşyaların alınması sırasında babasını kaybetmiş birinden telefonu açıp kendi ismini bulması istendi. Halbuki tutanak karşılığında eşyanın alınması usule uygundur. ‘Aç telefonu, babanı ara. Öyle vereyim’ dediler. Telefonu teslim alacak kişi, babasının videolarını görünce perişan oldu. Babasından kendisini çaldırarak telefonu geri alabildi. Aradan yedi ay geçmesine rağmen halen bazı eşyalarda inceleme yapılmaması nedeniyle eşyaları teslim alamayan aileler var.”
Savcının cevap veremediği soru
Avukat, dosyadaki gizlilik kararının bir an önce kaldırılması gerektiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti: “Gizlilik için herhangi bir gerekçe yok. Savcı, ‘Gizlilik kararı bu soruşturmada sadece şüpheliler açısından değil, mağdurlar açısından da geçerli’ dedi. ‘Bunu söylerken hangi hükme dayandırıyorsunuz’ diye sordum ama hiçbir şey diyemedi. Yüzümüze baktı. Yani ‘Bu belgeleri vermiyoruz, kanunda böyle yer almasa da bu böyle’ demek oluyor. Savcının avukata söylediği, zeminsiz bir ifade… Geçen sefer gittiğimizde savcı bize görebileceğimiz belgeleri de keyfi olarak göstermemişti. Yani usule uygun değil, kendi verdiği kararla uyguladı.”
‘En büyük dert gizlilik kararı’
Yeniaras, dosyanın en büyük derdinin gizlilik kararı olduğu görüşünde: “İnsanlar ne olup bittiğinden haberdar değil. Haberdar olmadığı için yeni bir katliam yaşanabilir, nitekim Sultanahmet’te yaşandı ama hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam ediyoruz.”