• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Sığınmacılar ve ‘corona’: Salgın bedenleri kimliğe göre ayırmıyor

02/04/2020 21:08

DR. İLKER KAYI*

Pandemi hayatımızın her alanını o kadar hızlı etkiliyor ki öncesinde nelerin konuşulduğu unutulmaya başlandı. İlk akla gelecek olayların arasında, Suriye’nin İdlib kentindeki saldırıda ölen askerlerin hemen akabinde hükümet kanadından misilleme hamlesi gibi sığınmacıların Avrupa’ya gidebileceklerine ilişkin haberler gündemimizin en üstteki maddeleriydi. Yüzlerce sığınmacının apar topar Ege’ye ve Edirne’ye gidişi görüntülerden inmiyordu. Ardından da sınırı geçebilenlerin sayısı, bugün Covid-19 vaka sayılarının açıklandığı gibi sık sık açıklanıyor ve maalesef hayatlarını riske atacakları geçiş rotaları dahi öneriliyordu.

Covid-19 salgınının gündelik hayatımızda yarattığı tsunami dalgası niteliğindeki etkiyle herkesin gündeminde hastalığa dair alınacak önlemler önceliklerin başına geçti. Zaten genel olarak beklenen bir sonuç bu.

Reklam

Salgın kontrolünde şu ana kadar vurgulanan en önemli uygulamalar el yıkama, sosyal mesafe, evde kalma, karantina ve izolasyon işlemleri. Hatta artık şehirler arası seyahatler bile kısıtlanmış durumda. Buradan sonra yazacaklarımı bu bilgileri aklınızda tutarak okuyun lütfen.

Sığınmacılar, gündelik yaşamlarını idame ettirebilmek için coğrafi hareketliliği fazla olan bir grup. Geçimlerini sağlamak veya karşılanabilir barınma olanakları için daha uygun bölgelerde yaşamayı seçmek durumda kalırlar. O nedenle de ister şehir içi ister şehir dışı olsun coğrafi hareketliliği hayatlarının olmazsa olmazı.

Yaşam alanlarında kalabalık gruplar halinde yaşamak durumunda kalırlar. Kimi durumlarda da barınma koşulları su, sanitasyon ve temizlik bakımından elverişli olmayabilir. Vurgulamanın önemli olduğunu düşünüyorum, alışkanlık nedeniyle değil imkanları olamadığı için hijyen konusunda çokça sıkıntılı bir yaşamları var.

Reklam

Çalışmak zorundalar ve gelir getirici faaliyetler arasında çok büyük oranda kayıtsız işçi olarak, fiziki koşulları kötü ve ağır işlerde ucuz emek olarak çalışırlar. Unutulmamalıdır ki bu işlerin hiçbiri de evden çalışmakla yapılacak işler değil ve çalışmadıkları takdirde zor durumda kalacakları iş kollarında çalışmaktalar. Türkiye’de açıklanan ekonomik önlem paketleri sığınmacıları kapsamaz. Bu önlemlerden yararlanmaları da en iyi ihtimalle işverenlerinin imkanlarına ve anlayışına bağlı.

Gelirleri kısıtlı olduğundan bir sonraki öğün her zaman garanti değil. Tükettikleri de genelde ucuz gıdalarla sınırlı. Bunlar büyük oranda karbonhidrattan zengin ekmek, pirinç ve makarna gibi ürünler. Dolayısıyla besleyici öğelerden yoksun. Kısaca belirtmek gerekirse, gıda güvencesi bakımından dezavantajlı bir grup. Hatırlarsınız ki iyi beslenmenin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi salgın süresince çok defa vurgulandı.

Covid-19’dan korunma hakkında hazırlanan bilgilendirici kamu spotu veya afişlerin genellikle tek dilde hazırlanması bilgiye erişimde sorun yaratacak. Haliyle sığınmacılar bulundukları yerlerde salgından nasıl korunacaklarıyla, ne zaman ve nereye başvuracaklarıyla ilgili bilgiye ulaşmada güçlükler yaşayabilir.

Kronik hastalığı olan ve ileri yaş sığınmacılar ise Türkiye vatandaşlarıyla kıyaslandığında daha da dezavantajlı. Mülteci olarak sağlık hizmetlerine erişimleri zaten güç, hatta Afganistanlı, Pakistanlı, Senegalli ve birçok Suriyeli olmayan sığınmacı sağlık hakkından yoksun. Bu nedenle kronik hastalıklarının düzenli takipleri ve hastalıkların kontrol altında olma olasılıkları ne yazık ki daha zayıf. Dolayısıyla herhangi bir şekilde Covid-19’a yakalanırlarsa olumsuz sonuçların sıklığının da artması muhtemel. Hastalandıkları takdirde de evde takip gerektiren durumlarda hareketli yapıları nedeniyle vaka tespiti ve takibi açısından da yaşayacakları zorluklar kaçınılmaz.

Ayrımcılık ve hizmet verilmesinin reddi gibi korkular nedeniyle sağlık hizmetlerine başvuruda gecikmeler yaşanabilir. Sığınmacı olsun veya olmasın Covid-19 hastalarının izolasyonları sağlanmadığı sürece bulaştırıcı olmaları anlamına gelir. Ancak, tanıya erişimde güçlük yaşayan mültecilere yönelik sunulacak karantina ve izolasyon hizmetleri de dolayısıyla aksayacak. Suriyeli sığınmacılar için sağlık hizmetlerine erişim hakkı bulunurken, diğer tüm sığınmacılar bu haktan yoksun.

Hizmete erişimde dil bariyeri nedeniyle yaşanacak iletişim engellerinden ötürü sağlık çalışanlarıyla görüşmelerinde zorluklar yaşayabilirler. Arapça çeviri hizmetlerinin sunulmasına rağmen yetersiz kalması bir sorunken Arapça dışında farklı dillerde bir çeviri hizmeti bulunmamakta ve bu da yine Suriyeli olmayan sığınmacılar için zorluk yaratmakta.

Tüm bunlara bir de toplumdaki ayrımcı dil eklenmekte. Covid-19 önlemleri için yapılması gereken harcamalar konuşulurken Suriyeli mültecilere yönelik yaygın bir ayrımcı söylem sosyal medyada hızlıca yaygınlaştı. ‘Bugüne kadar Suriyelilere bakan devlet kendi vatandaşı için bağış topluyor’ veya benzeri ifadeler toplumun geneli tarafından tanınan ‘ünlü simaların’ da paylaşımlarıyla sanki muhalefetmişçesine yazılmaya ve çizilmeye başlandı. Muhalefet etmek uğruna Suriyelileri hedef gösteren ayrımcı bir dil kullandıklarının farkına varmıyorlar belli ki.

Tıp etiği açısından bile güçlük yaratacak durumlar olabilir. Sağlık çalışanları, vakaların çoğaldığı noktada -ki umarım bu tablo hiç yaşanmaz- yoğun bakım yataklarının hangi hastalara verileceğiyle ilgili ayrım yapmak zorunda kalırlarsa sığınmacılık bu denklemde kendine nasıl yer bulabilir hayal etmek istemiyorum.

Geçmişteki örneklerden tanık olduğumuz üzere afet durumlarında ihmal edilen ve en son ilgilenilen ama bu gibi durumlarda ilk ve en fazla etkilenen kesim incinebilir gruplardır. Covid-19 özelinde düşünecek olursak da salgın bir saman alevi gibi yayılıyor ve her salgın gibi bu da bedenleri kimliklerine veya genetiklerine göre ayırmıyor.

İçindeki yaşadıkları toplumda yıllardır doğrudan ya da dolaylı olarak bir sosyal mesafe konulan sığınmacılar, şimdi birlikte yaşadıkları evlerde veya kamplarda kendi aralarında bir fiziksel mesafe koymaları gerektiğine yine aynı toplum ve siyaset tarafından ikna edilmeye çalışılacak. Tüm bu nedenlerden ötürü sığınmacıların bu süreçte etkin koruyucu sağlık bilgisine ve hizmetlere ulaşması şart. Haliyle sığınmacıların kendisi bir sosyal dezavantaj olarak değerlendirilerek salgın için alınan sağlık önlemlerinin yanı sıra sosyal ve ekonomik açıdan alınacak önlemleri de kapsarsa salgın kontrolünde etkili bir adım daha atılmış olur.

*Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Halk Sağlığı Anabilim Dalı

Filed Under: Diken özel

SON HABERLER

S&P, Türkiye tahminlerini açıkladı: Büyüme aşı uygulamasına bağlı

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), Türkiye’nin kredi notu ile not görünümünü teyit etti.

Rapor: Tedbirler uzarsa 35 bin işletme kapanıp 700 bin kişi işini kaybedebilir

Turizm Restaurant Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD) raporuna göre tedbirlerin uzaması ve kapasite düşüşü nedeniyle sektörde işini kaybetmesi beklenen kişi sayısı 700 bin.

Tarım bakanı, gıda fiyatlarındaki artışı ‘global stoklama’ya bağladı

Tarım Orman ve Bakanı Bekir Pakdemirli, gıda fiyatlarındaki artışı ‘global stoklamaya’ bağladı. Pakdemirli, Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkelerin yüklü gıda siparişi verdiğini ifade etti.

Bilim kurulu üyesi sömestr başlarken rahat yaz tatili için uyardı: Evde kalmaya devam

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, yarıyıl tatili süresinde şehirlerarası insan hareketliliğinin yeni bir dalgaya neden olacağını belirterek “Evde kalmaya devam etmek lazım. Evet yorulduk, bunaldık ama amacımız şu; salgını durdurup hiç olmazsa yazın rahat bir nefes alıp, yaz tatiline rahat girebilmek” dedi.

İzmir merkezli ‘FETÖ’ operasyonunda tutuklu sayısı 111’e yükseldi

‘FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yapılanmasına yönelik İzmir merkezli operasyonda yakalanarak adliyeye sevk edilen şüphelilerden 46’sının daha tutuklanmasıyla toplam tutuklu sayısı 111’e yükseldi.

MAK’ın araştırması: ‘Corona’ krizi siyasette dengeleri değiştirebilir
Corona virüsüne göz göre göre yakalandık

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1180 gündür tutuklu

AGORA

Nasıl olur da Türklüğü kabul etmezler? Belki Türk değillerdir!

Murat Sevinç

Ya lidersindir ya değilsindir

Mehmet Aksel

1921 Anayasası’nın 100’üncü yılı kutlu olsun

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Melih Altınok: Biliyorum ki istediğiniz sonuç zaten buydu

Mustafa Karaalioğlu: Ülkenin mukadderatı göstermelik hamlelere ve şansa bırakılamaz

Miyase İlknur: İktidar cenahında Tuğrul Türkeş dışında bu işin vahametini anlayan kalmamış

Ahmet Hakan: Binali Yıldırım’ın Ergenekon’a ve Balyoz’a sahip çıkıyor gibi görünmemesi gerekir

Deniz Zeyrek: Biz ulaşamasak da Bakan Soylu’nun gereken adalete kavuşmasını diliyorum

Abbas Güçlü: MEB, kararsızlığı ve zikzaklar nedeniyle bütünlemeye kalırdı

Zeynep Gürcanlı: Batı ile barışmak ‘çok uzun’ ve ‘çok ince’ bir yol haline geliyor

Deniz Çoban: Hakem atamaları riskli

Erk Acarer: Soylu gücünü test ediyor

Ender İmrek: Başta Demirtaş ve Kavala olmak üzere binlerce suçsuz insan sipariş üzerine tutuklandı

Orhan Uğuroğlu: Soylu, Bahçeli’ye minnet borcunu ödüyor

Çevrimiçi, yerçekimsiz Gogol

İstanbul Havalimanı’nda bir dakika sanat…

Üç ‘Rebecca’

Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraf sergisinden 10 ‘seçilmiş an’

Bilinmeyen bir cisim yaklaşıyor!

Yeni Bond filminin vizyon tarihi üçüncü kez ertelendi: 8 Ekim’de gösterime girecek

Arnold Schwarzenegger aşı olup çağrı yaptı: Yaşamak istiyorsan benimle gel

Britanya’nın en yaşlı tek yumurta ikizlerini Covid-19 ayırdı: Biri hayatını kaybetti, diğeri taburcu oldu

Afrika fillerini gözlem uydusuyla sayıyorlar

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi