[email protected]
Shirley Jackson’ın aynı isimli romanından serbestçe uyarlanan ‘Tepedeki Ev’ çocukluklarını hayaletli bir evde geçirmiş kardeşlerin yıllar sonra geçmişleriyle yüzleşme hikayesini anlatıyor.

Alışılagelmiş hayalet hikayelerinin aksine dizi, hayaletleri korku unsuru olarak kullanmaktan çok travma üzerine kurduğu anlatının bir parçası haline getiriyor. Adeta klasikleşmiş korku sinemasına modern bir dokunuş.
Hayalet filmlerine mesafesini koruyan ya da uzak duranların bile bu diziyi izlemeleri için dört nedeni sizin için sıraladık.
Dizinin hayaletlerden çok travma üzerine yoğunlaşması
Dizinin fragmanını izleyen ya da özetini okuyan kişilerin ilk aklına gelecek olan şey büyük ihtimalle ‘Tepedeki Ev’in sıradan bir hayalet-korku dizisi olduğu. Ancak dizi alışıldık korku dizisi standartlarını aşarak gerçekçi bir aile dramı ortaya koyuyor.

Dizinin çıkış noktası olarak sorduğu soru şu: Çocukluklarını hayaletli bir evde geçiren bir aile nasıl bir travmayla yüzleşmek zorunda kalırdı?
Geriye dönüşlerle dolu olan dizi, karakterlerin çocukluklarındaki olayların yetişkinlik hayatları üzerinde bıraktığı derin izleri aktarıyor. Her bir karakteri dikkatlice kurgulayan yapım, travmanın hayatımıza nasıl etki ettiğini gösteriyor.
Başarılı oyuncu seçimleri
Pek çok diziyi çekici kılan unsurların en başında oyuncu kadrosu gelir. Bazı yapımlar ünlü bir aktör ya da aktris ile çalışmanın nimetlerinden faydalanır. Ünlü bir oyuncunun diziye ne kadar katkı yaptığının tam bir cevabı olmasa da yapımı büyük oranda etkilediği de bir gerçek.

‘Tepedeki Ev’ oyuncu kadrosunda dev isimler barındırmıyor ama oyuncular bir aile kuracak kadar incelikle seçilmiş. Örneğin ailenin en büyük kızı Shirley, neredeyse annesinin bir kopyası.
Karakterlerin çocukluk ve yetişkinlik dönemlerini canlandıran oyuncuların birbirine benzerliği de dikkat çekici. Çocuğun da yetişkinin de aynı olduğu hissini kolaylıkla alabiliyorsunuz.
Karekterlerin hal ve tavırları, jest ve mimikleri onların gençliğinde de yetişkinliğinde de aynı kişi olduğu izlenimini veriyor. Luke’un jestlerine dikkatli bakın. Veya Steve’in.
İncelikle planlanmış sinematografi
Dizinin en kuvvetli olduğu nokta ise kamerayı cesurca kullanmış olması. Her bir sahne için uğraşıldığı ortada.

En ilginç noktalardan birisi de belki diziyi izlerken hiç fark edilmeyen hayaletler. ‘Tepedeki Ev’in her bölümünde ekranda pek çok hayalet saklanıyor. Çoğu izleyici hikayenin akışı içinde bu hayaletlerin neredeyse hiçbirini fark etmezken, sahnenin hemen arkaplanının hayaletlerle dolu olduğunu öğrenmek diziyi izledikten sonra bile tekinsizlik hissinin sürdürüyor.
Dizinin 15’er dakikalık tek çekimlerin kullanıldığı altıncı bölümü ise takdire şayan. İncelikle tasarlanmış ve her bir hareketin planlanarak kurulduğu bu bölüm, cesurca davranmanın sanatsal yaratımdaki önemini gösteriyor.
Gerçekçi bir aile portresi
Özünde bir aile hikayesi olduğundan söz ettiğimiz ‘Tepedeki Ev’ ailenin ne demek olduğunu gerçekçi bir şekilde gözler önüne seriyor. Fakat bu hikayede aile pek olumlu bir görüntü sergilemiyor.

Her bir kardeşin yaşananlar yüzünden birbirlerine duydukları öfke, ailenin en büyük kardeşinin yaşadıkları travmaları bir kitap olarak yayınlatması, en küçük kardeşlerden birinin yaşadıklarından sonra uyuşturucu bağımlısı olması ve kardeşlerinin güvenini kaybetmesi gibi unsurlar, gelenekselleşmiş aile imgesinin dışına taşmasıyla farklı bir bakış açısı sunuyor.