• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Musul’da siyasi yamyamlık: Tabakta MHP var

11/12/2015 22:46

 

 

Kadri Gursel kelle sbKADRİ GÜRSEL

[email protected]

Erdoğan rejiminin dış politikası sadece dış politika değildir, iç politikasının genel hatlarıyla devamıdır.

Reklam

Rejimin dışarıda yaptıklarını dış politika rasyoneliyle sınırlanmış bir bakış açısıyla değerlendirmeye çalışanlar bir çelişkiler ve cevapsız kalmış sorular yumağına dolaşıp kalabilir. Rejimin iç siyasi gündem ve önceliklerini göz önüne almak ise bu dış politika yumaklarını çözmeye yardımcı olur.

Şimdi mesela, Ankara’nın Musul’da IŞİD’in işgal bölgesinin hemen yanı başındaki Başika mıntıkasına 600 asker ve 25 tankı hangi dış politikanın gereği olarak gönderdiği soruluyor. Bu bir dış politikadan ibaretse, boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor.

O halde Musul bahsinde önce fazlalıkları atalım, sonra da boşluğu dolduralım. Şu soruya cevap vererek başlayabiliriz: Musul’un Başika’sına 600 asker ve 25 tank göndermek hangi işe yaramaz?

Reklam

Başika, Ninova eyaletinde IŞİD’in işgal bölgesine 10 kilometre mesafede, yani topçu menzilinde olan, daha önce de IŞİD tarafından birçok kez bombalanmış bir bölge… Rejimin gurur kaynağı medya ve ifade özgürlüğü standartları sayesinde engellenmeden yayın yapan IŞİD bağlısı Türkçe web sitelerinden, Başika Dağı’nda bulunan peşmerge karargahının geçen 23 Kasım’da havan ve katyuşa ateşine tutulduğunu öğreniyoruz.

Ankara Başika’daki üssün eğitim amaçlı olduğunu ilan ediyor. Büyük ihtimalle doğruyu söylemiyorlar çünkü bu üs saldırıya açık konumu nedeniyle peşmergeye eğitim vermeye yaramaz. Doğruyu söylüyorlar ise korkunç bir hata yapıyorlar…

Başika’daki 25 tanktan oluşan ateş gücü, türbe nakli operasyonunu yapan birliğinki kadar bile değil. O operasyona 39 tank, 57 zırhlı araç katılmıştı.

Bu küçük Başika birliği iddia edildiği gibi Şii Irak’taki İran askeri nüfuzuna karşı bir ağırlık oluşturmaya yaramaz. Ne de Rusya-İran eksenini PKK’ya silah ve lojistik destek vermekten caydırmaya yarayabilir.

Başika’daki 25 tank ve 600 asker, kuş uçuşu en az 100 kilometre batıda bulunan Sincar’daki (Şengal) PKK etkinliğini kırmaya da yaramaz.

Soruna mezhepsel açıdan bakınca, evet doğrudur, Iraklı Sünniler ve IŞİD karşıtı uluslararası ittifak Musul’un Sünniler tarafından da kurtarılmasını istemektedirler ama bu Sünnilerin Arap olması tercih edilmektedir.

AKP Türkiye’si istediği kadar pan-İslamist ya da ümmetçi olsun, kendisini Ortadoğu’ya istediği kadar bir ‘Sünni gücü’ olarak yansıtsın, aynı zamanda Osmanlıcılık hezeyanları içindedir ve bölgenin gözünde Türk’tür. Bunlar da doğal handikaptır.

Bu Türkiye, Musul’un IŞİD’den kurtarılmasında ‘Şii Irak’ı dengeleyen bir başrol oyunculuğunu üstlenme kapasitesini haiz olamaz.

Bunun olamayacağını, Musul’a asker naklini egemenlik ihlali olarak gören Bağdat’ın anında verdiği sert reaksiyon da ortaya koymuştur. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tepkileri yatıştırmak için ivedilikle Bağdat’a gitmeleri bu Arap kaygısının dikkate alındığı anlamına gelir.

Sadece Musul değil, Suriye ve Irak’taki bütün Sünni bölgelerinde IŞİD sorununun nihai çözümü için alternatif oluşturacak güvenilir Sünni Arap aktörler aranmaktadır. Dolayısıyla Başika üssü, Türkiye’nin Musul’daki Şii-Sünni denklemine bir başat Sünni aktör olarak dahil olmasına yaramaz.

Fazlalıkları böylece attığımıza göre artık bunlardan boşalan yeri şu soruya vereceğimiz cevapla doldurabiliriz: Musul’un Başika’sına 600 asker ve 25 tank göndermek hangi işe yarar?

Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile Ankara arasındaki karmaşık ilişkileri güçlendirmeye yarar. Kendisini koruyabilmenin ötesinde, IŞİD’in bölgedeki peşmerge güçlerine saldırılarını caydırmaya yarayabilir. Bu birliğin çapıyla rabıtalı bir sembolizm düzeyinde kalsa bile Türkiye’nin Irak’taki Sünni Arapların hamisi olduğu mesajını vermeye yarar.

Velhasıl Türkiye’nin Sünni Araplar ve Kürtler üzerindeki nüfuzunu nispeten artırmaya yarar.

Ancak, Türkiye’de neden olabileceği dramatik değişim itibariyle en önemlisi, Erdoğan’ın anayasal başkanlık rejimine geçiş stratejisinin büyük hedeflerinden biri olan ‘MHP’nin AKP tarafından yutulması’na yarar.

Ve işte üzerinde ziyadesiyle durulması gereken hususa nihayet gelmiş bulunuyoruz.

‘Siyasi yamyamlık’, literatürde birbirine yakın ya da türdeş siyasi parti veya örgütlerin birbirini yutmasını anlatmak için kullanılıyor. Zaten yamyamlığın anlamı da bu: ‘kendi türünü yemek.’

Erdoğan rejimi de PKK’ya karşı yeni savaşı başlattığı 2015’in 24 Temmuz tarihinden bu yana MHP’yi kelimenin tam anlamıyla yiyor. Devlet Bahçeli de partisinin iktidar tarafından yenilip yutulmasına yardım ediyor.

AKP’nin MHP’yi siyasi yamyamlık yaparak bitirebilmesi için bir sosyo-kültürel, bir ideolojik-politik, bir de liderlik koşulu gereklidir.

Sosyo-kültürel ön koşul mevcuttur: Bu iki partinin Sünni muhafazakar ve milliyetçi tabanlarının sosyo-kültürel yapısı hemen hemen aynıdır ve dolayısıyla bu ikisi arasında geniş bir geçişkenlik imkanı mevcuttur.

İdeolojik-politik ön koşul tamamlanmak üzere: Erdoğan rejiminin Türkiye’de PKK’ya karşı başlattığı sert mücadele Türk milliyetçisi tabanı tatmin ederken MHP’yi önemli bir kozdan mahrum bıraktı ve AKP’ye muhalefet zeminini bir hayli zayıflattı.

Suriye’de ‘Rus mezalimi’ karşısında bir ‘Bayırbucak Türkmenleri’ davası yaratılıp  MHP tabanındaki sınır aşan Türkçülük hassasiyeti okşandı, ‘Moskof alerjisi’ uyandırıldı. Bir de Rus uçağı Türkmenleri bombaladığı için düşürülünce, esir Türkleri ‘Moskof’tan kurtarma davasına AKP iktidarının bihakkın hizmet edebileceği gösterildi ki MHP’ye ihtiyaç kalmadığı anlaşılsın.

Şimdi de Misak-ı Milli’nin ‘Türkmen ili’ Musul’un önüne münasip sayıda asker gönderilerek aslında ülkücülüğün Musul-Kerkük davasına da selam yollanmış oluyor.

MHP, rejimin ‘İslam-Türk’ potasında işte böyle eritilmek isteniyor. Bütün ideolojik-politik kozları birer birer elinden alınarak…

Siyasi yamyamlığın gerçekleşebilmesi için üçüncü ön koşul da Devlet Bahçeli’nin MHP’nin başında kalmasıdır.

Bütün bunlar sayesinde MHP tabanı AKP tarafından yutulmak üzere muhallebi kıvamına gelip partinin ilk seçimde barajın altında kalacağı kesinleşince, Erdoğan’a Meclis’te lazım olan 20 kadar mebusu seçime gitmeden MHP’den çekip almak mümkün olur. AKP’nin anayasası Meclis’ten geçer ve MHP’yi yiyerek yüzde 50’nin üzerine çıkmış AKP tabanı sayesinde referandumda onaylanır. MHP’den yeterli mebus gelmezse uygun anda baskın seçime gidilir ve MHP baraj altında bırakılır…

Tabii bu siyasi yamyamlık senaryolarının uygulanabilmesinin ön koşulu Suriye ve Irak’taki krizlerin Erdoğan’ın arzuladığı biçim ve yönde seyretmesidir.

 

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Kadri Gürsel

SON HABERLER

Ya lidersindir ya değilsindir

Patronluğu ahkam kesmek, disiplini bağırıp çağırmak, liderliği ise “Ben yaptım oldu” demek sanan azımsanmayacak bir grup insan var etrafımızda.

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a video: Rastgele…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hesabını etiketleyip, ‘Rastgele…’ yazarak esnafın yaşadığı ekonomik sıkıntıları anlatan bir video paylaştı.

HDP’li Katırcıoğlu’na ‘terör propagandası’ gerekçesiyle soruşturma

HDP İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu hakkında ‘terör örgütü propagandası yaptığı’ gerekçesiyle soruşturma başlatıldı.

Bakanlık ‘fahiş fiyat artışları’ nedeniyle marketlerden savunma istedi

Ticaret Bakanlığı, son dönemde ayçiçek yağı, yumurta, tavuk ve bebek maması fiyatlarına yönelik şikayetler üzerine tedarikçi ve marketlerden savunma istedi.

Aşı gönüllüsü gazeteci Yılman: Birileri belli ki hata yapmış, kobay gibi hissediyorum

Çinli Sinovac firmasının ürettiği aşı için Türkiye’de düzenlenen üçüncü faz çalışmalarında gönüllü olan gazeteci Sevilay Yılman: “Belli ki birileri çalışmada bir yerlerde hata yapmış. Kobay gibi kullanılmış da bir kenara atılmışım gibi bir duygudayım.”

Ülkenin bir kısmı ‘OHAL’de yaşıyor ama kimin umrunda?
İklim değişikliği savaşlara yol açarken Türkiye’nin emisyon artış hızı utandırıyor

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1179 gündür tutuklu

AGORA

Ya lidersindir ya değilsindir

Mehmet Aksel

1921 Anayasası’nın 100’üncü yılı kutlu olsun

Murat Sevinç

Türklüğü benimsemeyen Ermeni’ye de mi ‘Türk’ denecek!

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Selcan Taşçı Hamşioğlu: Milletvekili AK Parti’den ayrılırsa ‘hain’, CHP’den ayrılırsa ‘kahraman’

Ali Ece: Beşiktaş rüzgarı fırtınaya döndü

Hilmi Türkay: Ne diyeyim sana Erol Hoca?

Muharrem Sarıkaya: Ekonomi seçime götürecek veya muhalefete kazandıracak kadar batık değil

Zafer Arapkirli: Demokrasiyi duymak bile istemiyorlar

Ussal Şahbaz: Bir strateji olmayınca, fırsatları kaçırmaya devam ediyoruz

Emin Koramaz: Saraylılar yarattıkları bu ‘sözde’ gündemlerle giderek daralan saflarını sıklaştırmaya çalışıyor

Ünal Özmen: Yoksul ülkeler okullarını kapatırken gelişmiş ülkeler açık tutmanın yollarını arıyor

Dilek Güngör: Umarım, işlerin bir tek faiz silahıyla dönmeyeceğini anlamışızdır

Abdulkadir Selvi: Berberoğlu’nun milletvekilliğinin iadesi için ‘dosyanın durdurulması’ kararı istenecek

İbrahim Kahveci: Temel sorun faiz değil yönetim

Çevrimiçi, yerçekimsiz Gogol

İstanbul Havalimanı’nda bir dakika sanat…

Üç ‘Rebecca’

Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraf sergisinden 10 ‘seçilmiş an’

Bilinmeyen bir cisim yaklaşıyor!

Arnold Schwarzenegger aşı olup çağrı yaptı: Yaşamak istiyorsan benimle gel

Britanya’nın en yaşlı tek yumurta ikizlerini Covid-19 ayırdı: Biri hayatını kaybetti, diğeri taburcu oldu

Afrika fillerini gözlem uydusuyla sayıyorlar

Telefonla konuşmak için 2 kilometre yürüyerek tepeye çıkıyorlar: Kurt saldırısı riskine karşı toplu halde gidiyorlar

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi