LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
Seçimlerden önce AK Parti’yi eleştirdik. Fakat biraz olsun dinlemediler.
Ve toplum sandıkta zarif bir cümle kurdu: “Sevgili AK Parti, Sayın Erdoğan, bende hatırınız var, fakat bu kadar olmaz. Lütfen, rica ediyorum…” dedi.
Geçmişte ülkeye verdiği hizmetleri görmezden gelmedi. O hizmetlerin hatırını hiçe saymadı.
Erdoğan’ın hırsına ‘Dur’ dedi ama Erdoğan’ı da bütünüyle silmedi. Aklını başına alması için adeta bir imkan verdi.
AK Parti’nin şımarıklığına, şuursuzluğuna karşı tavır aldı, ama AK Parti’yi siyasi denklemin dışına atmadı.
En talihsizi CHP
Toplumun bu tavrından hepimizin bir ders çıkarması gerek. Peki nedir o ders?
Önce muhalefet partilerinin durumuna bir bakalım.
CHP bu seçimin belki de en talihsiz partisi oldu. Halbuki katı laiklik savunuculuğundan uzaklaşmıştı. Artık, demokrasi ve özgürlüğe daha fazla vurgu yapıyordu. Ekonomide yeni bir vizyon sundu. Toplumun dikkatini çekecek vaatlerde bulundu.
Fakat tüm bu yeniliklere rağmen beklediği ilgiyi görmedi. Belki de toplum CHP’deki bu yenilikleri yeterli bulmadı. Ama CHP’yi de bütünüyle gözden çıkarmadı.
MHP hak ettiğinden fazla
MHP hak ettiğinden daha fazla oyu alan bir parti.
MHP yıllardır bize yeni hiç bir şey söylemiyor. “Ben bu ülkeyi hepinizden daha fazla seviyor ve düşünüyorum” demekten başka hiçbir şey yapmıyor. Üstelik bunları da barışçı ve bütünleştirici bir üslupla değil, ayrıştırıcı ve çatışmacı bir dille söylüyor.
Ülkenin kötü gidişatını nasıl engellerim, toplumun dikkatini nasıl çekerim, bunun için ne yapmalıyım diyerek bir arayış içine girmiyor. 40 yıldır aynı çizgiyi sürdürmeyi marifet sanıyor. Toplumun bütününe hitap edememeyi, hatta bundan dolayı iktidar olamamayı matah bir şey sanıyor.
40 yıldır, yurtsever seçmenin mecburiyetten oy verdiği parti olarak siyasette varlığını sürdürüyor. Seçmenin, düzelmesini beklediği parti olmaktan bir adım öteye gidemiyor.
MHP’li yöneticiler bu yetersizlikleriyle Hem MHP’ye gerçek anlamda gönül verenleri mahcup ediyor, hem de Türkiye’ye bir faydaları dokunmuyor.
Gene de toplum MHP’yi de bu yetersizliğine rağmen bütünüyle gözden çıkarmıyor.
Toplum, HDP’nin uzattığı eli tuttu
HDP seçimin en dikkat çekici sonucunu alan parti oldu.
HDP Kürtlerin temel haklarını öncelik edinen bir siyaset izliyordu. Bütünüyle barışçı bir çizgide değildi.
Seçim sürecinde ise barış sürecinin yarattığı ortamın da etkisiyle ‘Biz artık Türkiyelileşiyoruz’ diyerek etnik temelli siyasetten vazgeçtiğini ilan etti. Sadece Kürtler için değil, ‘Herkes için demokrasi ve özgürlük’ diyerek toplumun karşısına çıktı.
Barışçı ve yenilikçi bir dil kullandı. ‘Dostluk’ dedi. ‘Kardeşlik’ dedi. ‘Barış’ dedi. ‘Birlik ve bütünlük’ dedi. Dağ, silah, çatışma çağrıştıran her şeyden uzak durmaya çalıştı.
Etnik siyasetten vazgeçip barışçı ve özgürlükçü bir çizgiye geldiği için Diyarbakır’da, Van’da, Ağrı’da oylarını artırdı. Etnik temelli siyaset yaparken yüzde 6-7 civarında oy alırken, yüzde 13’lere kadar çıktı.
Toplumun her kesiminden büyük bir destek gördü. Toplum, HDP’nin uzattığı eli tuttu. HDP’yi de diğer partilerin yanına getirdi.
HDP için en büyük tehlike, bundan sonra ‘Kürt partisi’ olarak politika üretmesidir.
Dikkat: Aslında, millet hiçbir partiye tam olarak güvenmedi.
Oy oranından çok daha önemlisi
Peki toplumun sandıkta bize söylediklerinden ne anlayacağız?
Millet sandıkta verdiği mesajla bütün siyasi partileri uçlardan ortaya çağırdı. Kimse fark etmiyor nedense.
Kimin oyu arttı, kiminki azaldı meselesinden daha önemli bir veri var ortada. O da şu: Dört partinin oyları, ortada bir yere yaklaştı. Halk, siyasetçileri uzlaşmaya, barışa, demokrasiye, elini taşın altına koymaya davet etti. Hiçbirini bütünüyle gözden çıkarmadı. Ne tamamen yok edici bir tavır takındı ne de bütünüyle baş tacı etti.
Restorasyona ihtiyaç var
Şimdi artık öfke zamanı değil. Kavga, hesaplaşma, kin gütme, kişisel ya da ideolojik kazanç peşinde koşma zamanı değil.
Son yıllarda uygulanan politikalar nedeniyle ülkemiz büyük yara aldı. Ciddi bir restorasyona ihtiyaç var.
Eğitimde, sanatta, bilimde ciddi anlamda geri kalmış durumdayız. Milyonlarca yoksul insanımız var.
Yargı sistemimiz çökmüş. İç barış tahrip olmuş. Kurumlar ve değerler yerle bir edilmiş.
Bundan dolayı seçim öncesi kavgalarımızı halkın sandıkta söylediklerinden sonra sürdüremeyiz. Öncelik, hesaplaşmada değil, ülkeyi ayağa kaldırmaktadır.
Şimdi koalisyon zamanı
Koalisyon demek ‘büyük uzlaşma’ demektir. Sistemli, bilinçli, organize çalışma demektir. Yardımlaşma demektir. Herkesin elindeki en değerli malzemeyi koyarak güç birliği yapması demektir. Çoğulculuk demektir. Parti, ideoloji veyahut kişisel çıkar davası gütmeden ülke için elini taşın altına koymak demektir.
Kimler koalisyon yapmaz?
Kafasında toplumdan gizlediği hesabı olanlar koalisyondan uzak durur. İdeolojik saplantıyı, grup menfaatini veya kişisel çıkarı ülke kazanımından üstün görenler, kurumları ele geçirmeyi, devlette kadrolaşmayı kafaya koymuşlar koalisyondan uzak durur.
İktidarı ‘açık büfe‘ gibi algılayanlar koalisyon yapamaz. Suça yönelenler, niyeti bozuklar koalisyon yapamaz. Ülkesi, milleti için değil de, kendisi için siyaset yapanlar koalisyon kurmaz.
Çünkü koalisyon demek, memleket için, birlikte çalışmak demektir. Koalisyon yapmak çoğulcu, barışçı, özgürlükçü olmayı gerektirir.
Bütün partiler için iki ana görev var: 1] Ekonomiyi güçlendirmek. 2] Demokrasiyi güçlendirmek.
Yani halkımız refah, kalkınma, istihdam, fırsat eşitliği, sendikal haklar, düzgün bir emeklilik, ihracatın artması, TL’nin güçlenmesi… gibi taleplerde bulunuyor.
Yani halkımız eşitlik, adalet, sükunet, huzur, barış istiyor.
Bunlar hepimiz için öncelikli meseleler.
‘Memlekete bir faydam olsun’ diyen herkes için koalisyon bulunmaz bir fırsat. Demokratik, insani, haysiyetli bir siyaset yapmak isteyenler için koalisyon büyük bir fırsat.
Koalisyondan kaçan tüm partiler, olağan şüphelilerdir.
Probleminiz ne?
Bu seçime bir bayram tadı getirmek, Türkiye’ye faydalı bir sonuç almak isteyen herkes, koalisyon seçeneğini çok ciddi ve özenli şekilde düşünmelidir. ‘Küstüm, oynamıyorum’ demek, şımarıklıktır, ayıptır. HDP de, MHP de, CHP de, Ak Parti de koalisyondan asla kaçmamalıdır.
Görüyorum, ilk demeçler kaçış yönünde.
AK Parti de ‘Halk kaos istedi’ gibi saçma bir sitemde bulunuyor. Çok büyük yanlış. Yok öyle bir şey.
1990’ların koalisyonlarıyla 2015 koalisyonu aynı şey değildir, olamaz. Eski önyargılar, acemilikler, dar görüşlülük artık yok. Olmamalı.
Siyasetçiler de millet kadar, seçmen kadar gelişkin düşünebilmeli. Seçim öncesini, sonrasına taşıyanlar hem kendilerine hem de bize yani ülkemize büyük bir kötülük yapar.
Gene söylüyorum: Koalisyon, gelişkin bir uzlaşma, iş bölümü ve organizasyondur. Halk da bunu istiyor.
Peki siz neden kaçıyorsunuz? Probleminiz ne?