H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Sinema
insanatinart@gmail.com
Tam da sevgililer günü üzeri ünlü Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun hayatını anlatan ‘Frida’ filmini bir film okuması eşliğinde izledik.
Eğer sinemayla aranızda bir sevgili ilişkisi varsa en az bir kez ‘film okuma’ seansına katılın ve daha önce seyrettiğinizi düşündüğünüz bir filmi izleyin. Bugüne kadar filmi izlemediğinizi, dinlediğinizi, hikâyeye dalıp giderken görüntüyü kaçırdığınızı fark edebilirsiniz.
Modern sanatın büyük kabul ettiği ressamlardan biri Frida Kahlo, aşklarını devrim gibi yaşamış bir kadın. Günümüz kadınlarının da moda ve renk ikonlarından biri.
‘Frida’ film olarak 2002 yılında perdeye taşınmış. En iyi film müziği ödülünü aldığı gibi en iyi saç, kostüm tasarımı gibi ödüller de almış.
Aslında Frida’yı benzersiz kılan adeta bir senaryo danışmanı eşliğinde yazılmış yaşam öyküsü…
Meksika devriminin hemen sonrasında doğmuş olsa da kendisine doğum günü olarak 7 Temmuz 1910’u seçiyor. Meksika devrimini…
Döneminin kadın alışkanlıklarının aksine tıp fakültesine gitmek için çaba sarf ediyor ve kabul edilecek ders başarısını yakalıyor. Belki de hayata çocuk felciyle başladığı ve izlerini ömrü boyunca taşıyacağı için böyle bir seçim yapmıştı, kim bilir. Kabul edildi tıp fakültesine.
Ancak doktor olmadı, olamadı. 1925 yılının bir eylül günü okul dönüşü geçirdiği berbat bir kaza, bütün yaşamını değiştirdi. Ya da belki şöyle bakmak gerek; bir trafik kazası, sanat dünyasına olağandışı bir ressam ve dünyaya bir kadın ikon hediye etti.
Bir insan yaşamında öykü tamamlanıncaya kadar neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmek asla mümkün değil sanırım…
Kaza sonrasında bedenine saplanan demir parçaları ve kırılan onlarca kemiğinin ardından “Yaşaması bile mucize” denilen Frida tam 32 ameliyat geçirdi. Babası alçılar içindeki bedenine rağmen ona yatağında rahatça kullanacağı, özel aparatlı bir tuval ve resim malzemeleri aldı. Modern sanatın büyük kadın ressamının doğmaya başladığını henüz kimse fark etmiyordu.
Frida Kahlo’nun sıkışmış dünyasında bir aynadan gördüğü bedeni dışında hiçbir şey yoktu. O da en iyi gördüğü şeyi, kendisini çizmeye başladı.
Sonra bir gün alçılar çıktı. Acıya inat, direnerek yaşayan o küçük kadın yürümeye başladı. Resimlerini ‘Meksikalı Michelangelo’ diye tanınan ünlü ressam Diego Rivera’ya gösterdi.
Aralarında 20 yaş farka rağmen bir aşk başladı ve evlendiler.
Fakat nasıl fırtınalı bir aşk! Rivera’nın hayatında hep başkaları oluyor, ancak asla vazgeçemiyordu Frida’dan. Defalarca ayrıldılar, birleştiler. Yalnızca sanat ve aşk değil, komünist partisindeki ortak mücadeleleri de onları birbirlerine bağlayan unsurlardandı.
Hayatı boyunca Diego Rivera’dan başkasını sevmedi. Fakat çok âşık oldu.
Bunlardan biri de Rusya’da Stalin’le anlaşmazlığa düşerek Meksika’ya kaçan Troçki’ydi. Meksika günlerinde eşi ve yanındakilerle birlikte Frida Kahlo’nun evinde kalmıştı uzun süre… Ünlü kadın şarkıcı Chavela Vargas da Frida’nın aşklarından biriydi…
Fırtınalar ve skandallarla dolu bu hayat, dünyanın en önemli otobiyografik ressamının 1954’de ‘Yaşasın Hayat’ ismini verdiği tablosunu yaptıktan sonra son buldu.
İşte bütün öyküyü okudunuz. Filmi seyretmeye gerek var mı?
Eğer Cem Başeskioğlu gibi değerli bir sinema insanının ‘film okuma’ gecesine katıldıysanız, içinizde filmi tekrardan seyretmek için olağanüstü bir arzu oluşacaktır. Filmdeki her sahne, özellikle açılış sekansları, kullanılan aksesuarlar, renkler, kadrajın sözü, karakterlerin yan yana kompozisyonları, plana giriş ve çıkış yönleri; her biri filmin hikayesinin anlatılan ve anlatılmayan yönlerini, sembollerle ve sayfalar dolusu perdeden gösteriyorlar.
Filmi kulağımızla değil, gözlerimizle izlemenin ne kadar değerli olduğunu, disiplinler arası düşünen ve farklı sanat disiplinlerine hâkim bir sanatçının, Cem Başeskioğlu’nun sözlerine kulak verdiğinizde daha iyi anlıyorsunuz. Böylece iki saatlik bir filmi okumak yaklaşık dört saat sürüyor. Fakat içinizde müthiş bir tatmin duygusuyla… Bu bağlamda film okuma gecesine ev sahipliği yapan SG Kömürlük, organizasyonlarıyla oldukça nitelikli işlere imza atıyor.
Sevgililer günü zamanı. Bugünü hediye peşinde koşmakla geçirmeyin. Âşık olduğunuz bir insan varsa, birlikte bir aşk filmi seyredin. Kavga etmeyin. Fakat aşkın yalnızca şefkat göstermek değil, kavga etmek ve sıkıca sarılmak olduğunu da unutmayın.
Aşk ve sevgili olmak kadınlar üzerinden yazılır çoğu zaman… Erkekler sıkıcıdır. Duygularını beceriksiz bir acemi gibi ortaya koyarlar. Aşkta devrimi kadınlar yapar. Kadınlar erkekleri affederler, cezalarını kendi elleriyle vermek için… Frida gibi… Bir aşkın içindeyseniz ölür ve yeniden doğarsınız. Eğer hiç ölmediyseniz, Frida ve Rivera gibi, yalnızca saygılı bir beraberlik yaşıyorsanız kabotaj bayramı ya da sevgililer günü ne fark eder?