NUR BANU KOCAASLAN
Dünyanın en büyük ve verimli yedinci tarım havzası Gediz Vadisi’nde yer alan Çaldağı’nda yapılması planlanan nikel madeni projesine ‘ÇED olumlu’ raporu verilmesi uzmanlarca ‘kabus’ olarak değerlendirildi. Eğer maden kurulursa kesilecek en az 300 bin ağacın yanısıra Ege’de çok geniş bir alanda çevre felaketine zemin hazırlanacağı düşünülüyor.
Ağaç katliamı yanında asit kokteyli

Fotoğraf: DHA
Manisa’nın Turgutlu bölgesindeki Çampınar köyünde Çaldağ Nikel Madencilik şirketinin Çaldağ Nikel-Kobalt-Demir Kompleks Madeni projesi, verilen ÇED olumlu raporuyla en az 300 bin, projenin gidişitına göre ise yaklaşık 2 milyon ağacın kesilme tehlikesi belirmesiyle gündeme geldi. Ancak 643 hektarlık dev projenin bölgeye vereceği zarar bununla sınırlı değil.
Maden projesinde kazılan toprağın nikel elde etmek için ‘tank liçi’ denilen bir yöntemle yıkanması planlanıyor, yani üstü açık tanklarda çıkarılan toprak sülfirik asitle yıkanacak.
Uzmanlar bu yıkama işleminin asitin ve reaksiyonla ortaya çıkan gazların açık havayla temas ederek tüm vadiye yayılacağını, havasından suyuna, toprağına sadece Gediz Havzası’nı değil, tüm Ege’yi tehlikeye sokacağını düşünüyor.
”Bununla kandırabiliriz’ düşüncesindeler’
Sülfirik asitle yıkama işleminin o zamanki projede yığın içi yani açık toprak barajlarında yapılması planlanırken şimdi tanklar içinde yapılması planlanıyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden yüksek metalurji mühendisi İsmail Duman, söz konusu nikel madeni birkaç farklılıkla yedi yıl önce gündeme geldiğinde de projeye şiddetle karşı çıkan isimlerden biri.
Diken’e konuşan Duman, projenin özünde değişmediğini, yeni bir makyajla gündeme getirildiğini düşünüyor: “Daha önce planlanan çok çılgındı, bunun da çok bir farkı yok. Bir delik bulduk, bununla kandırabiliriz düşüncesindeler.”
‘Toprağı yakar bitirir’

Üretim aşaması görseli projenin sahibi Çaldağ Madencilik şirketinin sitesinden alınmıştır.
Duman, madende sülfirik asitin açıkta kullanılacağına dikkat çekerek, bunun Gediz ve çevresini ‘yakıp bitireceği’ni öngörüyor.
Etkilenecek alanın çok büyük olduğunu belirten Duman, nikel madeniyle ne olacağını şöyle anlattı: “O topraklarla sülfirik asitin temasından çıkacak karbondioksit gazının her halükarda önemli bir kısmı atmosfere çıkacak. Karbonatlı yapılar var bu bölgede ve asitle temas ettiğinde karbondioksit çıkaracak. Bu da Manisa’nın Gediz Vadisi’nin önemli bir kısmını mahveder.”
‘Bir süre sonra her yer asit olacak’
Duman, oluşacak zararın boyutunu anlatmak için de şöyle bir örnek veriyor: “Rüzgarla ilerleyecek, rüzgar nereden eserse sülfirik asitli karbondioksitli gazı oraya esecek. Bir süre sonra her yer asit olacak. İlk projede de tehlikeyi şöyle anlatmıştım: Orada 15 yıl içinde kullanılacak sülfirik asiti her biri 20 tonluk asit tankerlere doldurursanız ve Turgutlu’dan doğuya doğru giderseniz, Pekin’i geçersiniz hatta tankerler Çin denizine dökülür. Akıl işi, vicdan işi değil, teknoloji hiç değil.”
Bula bula orayı mı buldular?
Duman, havada çok ince aerosol olarak uçacak asitli karbondioksitin tam bir tarım havzası olan Gediz ve çevresindeki tarımı da bitireceği görüşünde: “Sultani üzümünün başkenti bu bölge, ama üzüm müzüm kalmayacak. Bula bula orayı mı buldular madencilik yapacak? Maden orada duruyor milli servet olarak bir yere kaçtığı yok. Bunu paraya çevireyim derken, var olan diğer şeyleri kaybedecekler.”
Daha az zarar için yatırım gerekiyormuş

Proje değişikliğine yönelik ÇED başvurusundaki maden krokisi
Duman’a neden açık havada sülfirik asitle yıkama yönteminin ikinci defa seçildiğini sorduğumuzda ise verdiği cevap şaşırtıcı olmuyor: “Açık liç yöntemi dünyanın hiçbir yerinde uygulanmıyor. Kapalı ortamda yapılması için büyük yatırım gerektiriyor, birkaç milyar dolar. Yapılmaması lazım, eski prosesin fıstiki yeşilidir tank içi liç.”
Arsenik de dahil ağır metaller yüzeye çıkacak
Aynı projeyle Duman gibi bundan önce de yakından ilgilenen jeoloji yüksek mühendisi Tahir Öngür ise yıkama yönteminin dışında söz konusu projenin planlandığı Gediz Vadisi’nin toprağına özgü oluşabilecek sıkıntıların altını çiziyor.
Öngür, Gediz Vadisi’ndeki bitkisel toprağın altında arsenik ve birçok ağır metalin bulunduğuna dikkat çekiyor ve bitkisel toprağın kaldırılmasıyla bu maddelerin havaya ve suya yayılacağını belirtiyor.
Cevher denilen işlenecek katmanın çıkarılması için toprağın kazılacağını, patlatma ve kırma gibi eleme işlemlerinin yapılacağını kaydeden Öngür, bunun olası etkilerini şöyle açıklıyor: “İşlemler başladıktan sonra hangi yolla yapılırsa yapılsın, yer altında suyla ilişkisi olan ama oksijenle ilişkisi olmayan çok zararlı maddeler yüzeye çıkacak, üstelik kazılıp da reaksiyon sayısı en az üç kere artırılacak. Kazılan şey arseniği kendisine bağlı tutan demir oksitlerle birlikte duran bir kil, bunun içinde başka ağır metaller de var. Bunu yeryüzüne çıkardığınız çevreye yayılacak.”
‘Doğayı yatıştırmak yerine kışkırtmak’
Öngür, bölge toprağının özel durumu nedeniyle riskin herhangi bir alana göre çok daha fazla olduğu görüşünde: “Çaldağ bölgesi çevre için zarar verecek maddeler için oldukça zengin, bitkisel toprağı hiç kaldırmamak gerek. Eninde sonunda bu maden beş yıl 10 yıl çalışacak ama madenin çevreye verdiği zarar devam edecek. Bu bölgede doğa da önemli bir unsur ve bunu yatıştırmak varken, kışkırtmak neden?”
Sadece çıkarılması değil, depolanması da sorunlu
Öngür’ün dikkat çektiği bir başka konu da madende ‘cevher’in işlenmesinin ardından ortaya çıkacak atığın nasıl depolanacağı.
Seçilen yöntem ne olursa olsun ağıır metallerin havaya her şekilde karışacağına değinen Öngür, bunu şöyle anlatıyor: “Kobaltı daha yüksek cevherin işlenmesi söz konusu. ÇED başvurusunda geçen proje detaylarına göre tankların içinde açık havada daha kısa sürede asitleme işlemi yapılacak. Bunu açık havada yaptığınızda zaten oradan havaya sülfirik asit yayıyorsunuz ve hava yoluyla arsenik gibi maddelerin havaya karışmasına neden oluyorsunuz.
Kapalı ortamda yapıldığında ise çıkan malzemeyi götürüp baraj oluştururarak buraya bırakıyorsunuz ve ıslak, asitli, yüksek zararlı metalleri olan bir yığın haline getiriyorsunuz. Bunların hepsi bitkilere, bitkiler aracılığıyla hayvanlara ve insanlara geçen doğrudan kanser oluşturan faktörler.”
Nikel madeninin bir çevre felaketine sebep olacağının altını çizen Öngür’ün son sözü şu: “Açık havada milyonlarca ton kayanın işlenmesiyle oluşacak bir zarar, Alaşehir’den başlayın, Salihli, Manisa, Turgutlu, Saruhanlı, Menemen ve Gediz Deltası’na kadar etkileri olacak bir projedir bu.”