Sonuca baktığımızda, Ankara’da yüksek perdeden efelenen “Şahsım”, Madrid’de birkaç saat içinde, “Bir Biden selfie’si, bir Boris Johnson şakalaşması, bir Niinistö tokalaşması” dışında hiçbir somut kazanım elde etmeden “Soft bir zafer kazanmış sözde muzaffer komutan” edası ile evine dönmüş oluyor.
Güncel bir simge ile tarif edersek, bir nevi “Jelibon Zafer” yani.
Kolayca dişe gelip parçalanmayan… Sevimli… Tatlı… Ama neticede ağızda birkaç dakikada eriyip bitiveren günlük bir “Sanal Zafer”…
Aynı, 1980 Darbe rejiminin “Alicenaplık edip Yunanistan’ın NATO’ya geri dönüşünü kabullendik” diye içeriye sunduğu yenilgi benzeri.
Aynı, “Serbest dolaşım ve gümrük birliği” vaadi ile kandırılan ama sonuçta “Onlar ortak biz pazar” formülüne razı edilen son 30 yılın iktidarlarının kandırıldığı gibi.
Aynı, 2004 Kıbrıs referandumunda “Siz Türklere Annan Planı’nı onaylatın. Her şey istediğiniz gibi olacak” diye kumpasa getirilen Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC gibi, sonuçta “Rum Kesimi’nin AB’ye jet hızı ile tam üye olmasını” şaşkın şaşkın izleyen zamanın (bugünün) iktidarı gibi.
Aynı, “Vize serbestisi” yalanı ile uyutulup, milyonlarca sığınmacının yükünü sırtına aldığımız o “gaflet süreci” gibi.