Huntington Medeniyetler Çatışması’nda Soğuk Savaş’ın sona erdiğini yeni bölünmenin Hristiyanlık ve İslam arasında olduğunu yazmıştı.
90’larda bu düşünce etkili oldu.
Bu dönemi Demir Perde yıkıldıktan sonra Batı’nın Nato’ya yeni misyon ve yeni ‘öteki’ olarak İslam’ı seçme çabalarından hatırlıyoruz.
Massad, bundan sonra ABD’nin “Huntington’ın medeniyetler çatışması fikrinden vazgeçmeye ve tek olan İslam’ı çoğaltma prensibini benimsemeye başladığını” söylüyor.
(Kitabın başka bölümlerini dikkate alarak hatırlatayım. İslam’ın ‘tek’e indirgenmesi de bir ‘liberalizm’ projesiydi.)
“İslam’ın bu şekilde çoğullaştırılması ABD’nin yeni bir İslam’ı desteklemesine olanak sağlıyordu. Bu da ABD’nin emperyalist tasarımlarına daha uyumlu liberal bir İslam biçimiydi.”
“Bu şekilde demokrasi söylemiyle uyumsuzluk giderilmiş olacaktı ve aynı zamanda ABD’nin ‘öteki İslam’a karşı savaş açmasına imkân sağlanmış olacaktı.”
Desteklenen ‘İslam’ muhtemelen bir ara çok konuşulan ‘Ilımlı İslam’dı. ‘Öteki İslam’ da üretimine ABD’nin büyük katkı sağladığı el-Kaide, Daeş gibi oluşumlar.
Benim gördüğüm, ‘öteki İslam’ da ‘beriki İslam’ da İslam’ın yalın halini temsil etmiyor.