Erdoğan iktidarı, Kürtleri “milli güvenliğe yönelik bir tehdit” ve sınır ötesi operasyonu da bir ‘beka sorunu’ olarak göstermeye çalışıyor. Oysa eğer Türkiye bir ‘beka sorunu’ ile karşı karşıyaysa bunun kaynağı ülkedeki iktidarın Türk ve Kürt halklarını düşmanlaştıran ve emperyalistlere sorunu kullanmaları için fırsat yaratan politikalarından başka bir şey değildir. Buna karşı Türk, Kürt ve diğer bölge halklarının çıkarları ortaktır ve birlikte yaşama dayalı demokratik barışçıl bir geleceği inşa edebilmek için Erdoğan iktidarı gibi iş birlikçi bölge gericiliklerine ve emperyalistlere karşı birlikte mücadele etmek gerekiyor.
Sonuç olarak, bugün Kürt sorununun barışçıl bir temelde eşit haklara dayalı demokratik çözümünü savunmak, Erdoğan iktidarına olduğu kadar emperyalizme bağımlılık ilişkilerine de karşı çıkmanın bir gereğidir. Burjuva muhalefet ve onun ‘altılı masa’sının da batılı emperyalistlere ve NATO’ya bağımlılık konusunda Erdoğan iktidarı ile aralarında esaslı bir farklılık olmadığı düşünüldüğünde üçüncü seçeneği kurmak üzere yola çıkan emek ve demokrasi güçlerinin NATO’ya ve emperyalizme karşı bağımlılık ilişkilerine karşı tutum alması önem kazanıyor.