Ortadaki “hain darbe” de, bizzat kendisinin de yok edeceği temel hak ve özgürlüklerin şimdi de birçok mağdur yaratılarak çiğnendiğini unutturmasın! İkisini de görebilmek için iki gözümüz var; ki tek gözümüz de yeter; hatta kör olsak bile aklımız, vicdanımız, muhakememiz kâfi!
Unutuyoruz ama, “12 Eylül darbesi”ni kucaklamış yüzde 90 milletin veya 28 Şubat, 27 Nisan gibi “darbe tehditleri”ni benimsemiş, desteklemiş olanların; ayrıca bu “darbeci, hain FETÖ’cüler”i yıllarca övmüş, pohpohlamış, kadrolara yerleştirmiş, askeri şûralarda terfi ettirmiş, Emniyet ve yargıda yerleştirmiş şahsiyetlerin de “hür ve serbest” olduğu memlekette, bu bir “tutarlılık” da olabilir.
Eğer öyle ise; kimi “cemaat”le ilişkilendirilen ama hayatlarını “darbe karşıtı”geçirmiş onca gazeteci, yazarın; yaşlıların, hastaların; zaten “cemaatle de FETÖ’yle de ilgisiz” ama bir gazeteyle dayanışmada bulunduğu için tutuklanmış ve OHAL’in 12 Eylül bakiyesi “tutuklama mahkûmiyeti”ni çekenlerin “ilke olarak” serbest yargılanması da sağlanmalıdır.
“Anormal” bir ülkenin normalleşmesi, sadece temizlik, ceza, hiddetle değil; sükûnet, suhunet, hürriyet, adalet ve umutla mümkündür esas! Ufunet ile değil uhuvvet ile!