Hrant’ı, devletin zaman zaman birbirleriyle ölümcül mücadelelere giren ayrı ayrı unsurları birarada, koordinasyon ve organizasyon içerisinde, hep beraber öldürttüler.
Tipik AKP küstahlığıyla gözümüzün önünde yeni bir müsamere sergileniyor ve cinayet, Cemaat’çi polis müdürlerinin üzerine yıkılmaya çalışılıyor.
Yıllar geçtikten sonra, olması gerekene daha yakın bir çerçevede hazırlanabilen cinayet iddianamesi, kamu görevlilerini şüpheli haline getiriyor, en azından suikaste devletçe nasıl yol verildiğini kanıtlıyor.
AKP iktidarının Hrant Dink suikastine yaklaşımını anlamak için, neredeyse olaya karışan herkesi ödüllendirmiş olmalarına bakmak yeterli aslında. Hrant İstanbul Valiliği’ne çağırılıp MİT’çiler tarafından tehdit edildiğinde de, sokak ortasında öldürüldüğünde de İstanbul’un valisi, Muammer Güler’di. AKP’nin, yükselte yükselte tepemize çıkardığı sevgili Muammer Güler’i.
Yine de şu tek örnek, belki rezaleti daha elle tutulur hale getirecektir: İstanbul polisi, cinayet saatinde olay yerini gösteren kritik kamera kayıtlarını civardan toplayıp yok etti. Organize suçun simgesel göstergesi sayılabilir. (Görülmesini istemedikleri bir şey var ki, yok ediyorlar. Nedir?) İlk andan beri biliniyor.
Hepimizi sabahtan akşama azarlamakla meşgul dünya lideri cumhurbaşkanının bir defa olsun, “her neredeyse çıkarın bu görüntüleri!” dediğini duydunuz mu? Cinayetten bu yana kaç içişleri bakanı geldi geçti. Hiçbiri bunu istedi mi?