Mega projelerin yükleniciliğinde aktif olan bir iş insanı bana bir gün dedi ki “çok kamucu düşünüyorsun, biraz da özel sektör mantığıyla düşün.”
Dedim ki. “Piyasa risklerini üstlenerek iş görenlere girişimci, Ankara’daki kamu kurumlarının koridorlarındaki riski üstlenerek iş yapanlara hayırsever iş insanı diyoruz.”
“Bu nedenle siz de benim gibi devlet memurusunuz. Farkımız, ben maaşımı bordrodan alıyorum, siz ise hak edişten alıyorsunuz.”
İster siyasetçi ister iş insanı olsun.
İster kadın isterseniz de erkek olsun.
İster Türk ister Alman isterseniz de İngiliz olsun.
Sağ siyasetçiler piyasa ekonomisini, devlet üzerinden zenginleşmek şeklinde anlarlar.
19’uncu yüzyılın ortalarından itibaren meşruluk kazanan bir anlayış çerçevesinde, Türkiye’de devlet gücü ekonomik kalkınmayı hızlandırmak yönünde harekete geçirilmeye çalışılmıştır.
Bu çabanın yanı sıra, devlet gücü 20’nci yüzyılın başlarından itibaren bir Türk müteşebbis sınıfın gelişmesini teşvik etmek amacıyla da kullanılmaya başlanmıştır.
Bu anlayış çerçevesinde, devlet baba nüfusun geniş bir kısmının yaşamını garantiye alan bir kurumdur.
Devlet baba, düşük gelir grupları için istihdam olanakları, iş insanları, sanayiciler ve girişimciler içinse değişik biçimlerde teşvikler sağlamaktadır.
Son teşvikimiz ise mega projelere döviz üzerinden verilen gelir garantileridir.