İstisnasız her konuda ezeli ve ebedi bir yarış halinde olan, birinin ak dediğine, öbürü kara diyen iki kulüp, konu bu ülkenin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk olunca, tereddütsüz aynı fikirde olup, kırmızı çizgimizi dosta düşmana, yedi düvele gösterdiler.
Konunun para değil, bir ulusun itibarı olduğunu alenen ilan ettiler.
Bu ülkede futbolun başında bir krizi yönetmekten aciz bir Federasyon olsa da, kendi kararlarını kendileri alabileceklerini iktidara kibar bir şekilde anlattılar.
Atatürk gibi bazı değerlerin tartışmaya kapalı olduğunu bütün dünyanın suratına suratına haykırdılar.
Kendi aralarında kıyasıya yarışsalar, hatta zaman zaman kavga etseler de, milli ve manevi değerler mevzu bahisse, bu ulusun itinayla ‘had bildireceğini’ göstermiş oldular.
Biz yeneriz, yeniliriz ama siz bizi yenemezsiniz demiş oldular.
Bu maçı sahaya çıkmayan kazanacaktı. Her iki takım da, kazananıdır bu maçın.
Bir de kaybedeni var elbette. Bu maçın tek kaybedeni Türkiye Futbol Federasyonudur.
Başından beri süreci yönetemeyen, koskoca iki kulübü Arabistan çöllerine çok lazımmış gibi sürükleyen, bütün olumsuzluklara rağmen son saniyeye kadar maçı oynatmak için ayak direyen liyakatsız kadrolarıdır federasyonun, bu maçın kaybedeni.