AKP hükümetinin seçim öncesinde Suriye’ye müdahale planladığı iddialarının havada uçuştuğu bir dönemde, tam da bu iddiaları doğrulayacak içerikte bir ses kaydı yayınlandı.
YouTube’a ‘seçim güdümü‘ isimli hesaptan yüklenen ve ‘ortam dinlemesi‘ olduğu anlaşılan kayıtta, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in konuştuğu öne sürülüyor.
‘Bu konjonktürde bu imkan değerlendirilmeli’
İddiaya göre, Türkiye’nin sınırları dışındaki tek toprağı olan ve El Kaide bağlantılı Irak İslam Şam Devleti’nin (IŞİD) kuşattığı Süleyman Şah Türbesi’ne olası bir operasyon hakkında konuşuluyor; Davutoğlu ‘Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu konjonktürde böyle bir imkanın değerlendirilmesi gerektiğini’ söylediğini anlatıyor; Fidan ‘gerekirse Suriye’ye dört adam göndererek Türkiye’ye sekiz füze attırıp gerekçe üreteceğini‘ söylüyor.
‘Harekâtı önceden haber verelim mi?’
Kayıttaki vahim iddialar şöyle:
* Kayıt, Davutoğlu’nun ‘Dışişleri Bakanlığı’nın ne yapması gerektiğini’ sormasıyla başlıyor; Bakan, ‘diğer şeyi tam anlayamadığını söyleyerek‘ ‘harekatı önceden BM’ye ve Suriye’nin İstanbul konsolosluğuna bildirmeleri gerektiğini’ anladığını, bunun doğru olup olmadığını soruyor.
‘Sürpriz etkisi yaratmalı’
* Sinirlioğlu, ‘harekat kararı alınması halinde bunun sürpriz etkisi yaratması gerektiğini‘, önceden haber vermenin doğru olmadığını belirtiyor;
‘Tank girince girmiş oluyor muyuz?’
* Dışişleri Bakanı bunun üzerine, daha yeni ‘içeride‘ görüştüğü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşürken ‘aklına geldiği‘ üzere ‘uluslararası hukuk açısından açığa düşmemek için hazırlık yapmak gerektiğini’ söylüyor ve ‘Türk tankı girdiğinde zaten girmiş olunup olunmayacağını‘ soruyor.
* Bakan, Genelkurmay 2’inci Başkanı Güler’den ‘girmiş olunacağı‘ yanıtını alıyor;
‘IŞİD’e karşı zemin var’
* Davutoğlu, ‘Genelkurmay Başkanı’nın bakanlıklarından beklentisini bilmek istediğini‘ söylüyor ve diplomasiyi koordine edeceğini söylecekken Sinirlioğlu araya girip ‘IŞİD örgütüne karşı harekatın uluslararası zemini bulunduğunu, bunu El Kaide olarak tanımlayacaklarını ve zaten Süleyman Şah’ta ülke toprağının savunulacağını’ anlatıyor.
* Yaşar Güler orduyu kastederek ‘o konuda bir sıkıntı olmadığı‘ yönünde güvence veriyor;
Fidan, ‘İçeride bomba patlar’ diyor
* Hakan Fidan’sa, harekat düzenlendiği andan itibaren ‘içeride birçok bomba patlayacağını, sınırın kontrol altında olmadığını‘ söylüyor.
* Sinirlioğlu’ysa, ‘yine içeride bomba momba, bunu tabii ki yapacaklarını’ söyleyip; üç sene önceki bir konuşmayı hatırlatıyor.
‘Önceliğimiz Hakan Bey’i desteklemek’
* Güler, öncelikli olarak ‘Hakan Bey’in desteklenmesi yoluyla muhaliflere silah ve mühimmat gönderilmesi gerektiğini‘ söylüyor ve Davutoğlu’na içişleri bakanı ve savunma bakanıyla konuşmasını tavsiye ediyor.
‘Kuzey Irak’ta da yapılmıştı’
* Davutoğlu ‘Kuzey Irak’ta tehdit varken tankların sokulduğunu hatırlatıyor’, aynı şeyin Suriye’de de yapılmış olması gerektiği yönünde serzenişte bulunup bunu kendi bakanlığının bunu yapamayacağını söylüyor.
* Sinirlioğlu araya girerek, ‘Irak’a tankları, özel kuvvetleri ve taburları, hükümet kararı olmadan tek bir emirle soktuklarını‘ hatırlatıyor. Güler’se zaten böyle bir emrin bunu tartışmadığını ancak ‘Suriye’nin şu an yapacağı farklı şeyler’ olduğunu hatırlatıyor; Davutoğlu da ‘adamların kapasitelerini bildikleri için girmeyelim dediklerini‘ söylüyor.
‘MKE silah üretsin, Katarlılar alsın’
* Güler bu noktada, ‘Katarlıların peşin parayla mühimmat aradığını, ilgili bakanların talimat vermesi halinde MKE’ye silah ürettirebileceklerini‘ söylüyor;
‘Entegre olamıyoruz’
* Davutoğlu bu noktada ‘entegre hareket edemediklerini, koordine olamadıklarını’ söylüyor. Güler de Erdoğan’ın, ‘Genelkurmay Başkanı’yla savunma bakanını aynı anda çağırıp, kalabalık olmayan bir toplantıda konuşmasını‘ öneriyor.
Çobanbey’den dönen kim?
* Güler, ‘Suriye’deki ihtiyacın silah değil mühimmat olduğunu‘ söylüyor; ‘sözgelimi 1000 kişilik bir ordu kursalar 6 aylık mühimmat olmaksızın Suriye’ye gönderilmeleri halinde iki ay sonra döneceklerini‘ söylüyor. Davutoğlu da, ‘zaten [Halep’teki] Çobanbey’den döndükleri’ yanıtını veriyor.
‘Böyle pespayelik görülmedi’
* Sinirlioğlu, IŞİD’in bulunduğu bir alana komşu olmanın çok büyük bir güvenlik riski yaratacağını anlatıyor; Kuzey Irak’a girildiğinde ‘PKK’nın da buraları patlatma ihtimali bulunduğunu‘ anlatıyor. Dışişleri Müsteşarı, ‘ulusal güvenliğin politize edildiğini, Türk tarihinde böyle bir şey hatırlamadığını, iç politika konusu haline geldiğini, ulusal güvenlikle ilgili konuşmaların pespaye, ucuz iç politika malzemesi haline geldiğini‘ anlatıyor.
* Sinirlioğlu ve Güler, ulusal güvenlik konusunda bile ülkede birlik sergilenemediğinden yakınıyor.
* Davutoğlu, böyle bir kararı 2011 veya 2012 yazında bile alamadıklarını söylüyor.
‘Yine mühimmat yok, yine aynı noktadayız’
* Güler, 2011, 2012 ve 2013’te de Suriye’deki ihtiyaçlarının silah ve mühimmat olduğunu söylüyor; ‘yine aynı noktada olduklarından‘ şikayet ediyor. Davutoğlu’ysa ‘orada gerek olanın silah ve mühimmat olmadığını’, insan unsurunu düzene sokmaları gerektiğini söylüyor.
2 bine yakın TIR mı gönderildi?
* Fidan, ‘Suriye’ye 2 bine yakın TIR malzeme gönderildiğini‘ söylüyor;
Suriye’ye general mi gitti?
* Fidan’ın TSK’dan Suriye’ye bir general gönderilmesini istediği ve generalin gittiği konuşuluyor;
* Sinirlioğlu Başbakan’ın derhal talimat vermesini tavsiye ediyor ve savunma bakanının ‘bu millet için gereken imzayı derhal atması gerektiğini‘ söylüyor;
Harekat emri mi verildi?
* Konuşmanın yapıldığı gece için ‘harekat emri verildiği’ konuşuluyor; Yaşar Güler de ‘harekat yıldırım mesajı yayınladıklarını‘ söylüyor;
‘Tank, direkt savaş sebebi’
* Davutoğlu Fidan’a, ‘tank göndermeye kalksalar komplikasyonların ne olacağını‘ soruyor;
* Güler böyle bir harekatın ‘direkt savaş sebebi‘ olacağını söylüyor;
‘Gerekçe buluruz, o ayrı’
* Fidan ‘bulundukları oda büyüklüğünde, 10 dönümlük bir arazi için silah kullanmayı göz önüne alırken ülke içindeki kaç milyon insan için niçin almadıklarını‘ soruyor ve ‘bakın bu mantık değil’ diyor; ancak söze, ‘bunu gerekçe olarak kullanmak ayrı‘ diye devam ediyor;
* Güler Dışişleri tarafından ‘diğeri’ne hiçbir zaman gerekçe bulunamayacağını‘ ancak ‘buna bulabileceğini‘ söylüyor;
Erdoğan ‘değerlendirin’ mi dedi?
* Davutoğlu ‘laf aramızda‘ diyerek, Başbakan’ın ‘bunu, bu konjonktürde gerekirse bir imkan gibi değerlendirilmesini istediğini‘ söylüyor.
‘Dört adam gönderip sekiz füze attırırım’
* Fidan, ‘öbür tarafa dört tane adam gönderip boş alana sekiz tane füze attırmanın sorun olmadığını‘ söylüyor ancak bunun için siyasi irade gerektiğini vurguluyor;
* Sinirlioğlu, El Kaide bağlantılı IŞİD’e yapılacak bir harekat için uluslararası destekten tereddüt edilmemesi gerektiğini söylüyor; Güler bunu doğruluyor;
‘TSK bir yıldır hazır’
* Güler ‘kuvvetlerin 1 yıldır hazır beklediğini‘ söylüyor; Fidan, ‘niçin Süleyman Şah’ın beklendiğini anlamadığı‘ yorumunu yapıyor; Davutoğlu da, ‘diplomatik olarak her şeyi yaptıkları‘ yanıtını veriyor.
‘Önden saldırtırız’
* Sinirlioğlu ‘sağlam bir gerekçe lazım olduğunu‘ söyleyince, Fidan ‘kendisinin gerekçe üretebileceğini, bunun sorun olmadığını‘ açıklıyor ve ‘gerekirse Süleyman Şah’a da bir saldırı düzenleyebileceklerini‘ veya ‘önden saldırtabileceklerini‘ söylüyor;
* Sinirlioğlu, ‘bunları yaptıklarını ve gerekirse yaptırabileceklerini‘ söylüyor;
* Davutoğlu, ‘gerekçe gerektiği’ tezini doğruluyor ve bir şey yapılmazsa ‘sen neden kendi toprağını savunmadın‘ deneceğini söylüyor;
Amerikalılar ‘uçuşa yasak bölge’ planları mı dağıttı?
* Sinirlioğlu ‘Amerikalıların üç gün önce yapılan kriz koordinasyon toplantısında uçuşa yasak bölge planlarını dağııttığını’ söylüyor ve Fidan’a ‘bundan haberi olup olmadığını’ soruyor;
Devletin enstrümanları niçin felç?
* Fidan ‘söz konusu kararı Süleyman Şah Türbesi’nden önce verebilmiş olmaları‘ gerektiğini söylüyor; Davutoğlu da ‘kararı küçük ölçekte vermiş olsalardı bugün bu tercihle karşı karşıya kalmayacakları‘ yanıtını veriyor. Genelkurmay 2. Başkanı Güler araya girerek, ‘bu kararı verdiklerini fakat devletin enstrümanlarının felç olmuş olması nedeniyle uygulayamadıklarını‘ söylüyor.
‘Cayacak mıyız?’: ‘Hayır’
* Davutoğlu bu tezi doğru bulup ‘şu anda düzgün karar alabilen birkaç birim ve birkaç kişi olduğunu‘ ancak herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini söylüyor;
* Dışişleri Bakanı daha sonra Suriye konusuna dönerek, ‘bundan cayıp caymayacaklarını‘ soruyor; Güler de ‘caymayacakları‘ yanıtını veriyor.