Kapı kapı dolaşıp kaynak arıyoruz. Hangi kapıyı çalsak, karşımızda hep buruk bir acı; “iyi gidiyorsunuz ama…” Bu “ama” o kadar önemli ki zamanında Heterodoks sapkınlığının açtığı tahribatın boyutunu anlatıyor bize… “Yeni yönetim iyi gidiyor ama Naci Ağbal sendromunu bir türlü atlatamıyoruz.”
Aslında Mehmet Şimşek’i de zaten ekonomide reform yapsın, krizden çıkarsın diye getirmedik. Ona “git para bul getir” dedik. O da elinden geleni yaptı. Körfez demedi, AB, ABD demedi, İngiltere demedi, Afrika demedi, gayret etti ama ne çare. Karşısında hep o buruk acı; “güvenince veririz.”
Türkiye’nin kaynak bulamama sorunu yok aslında. gelecek olan kaynağın maliyetinde Sorun, … Kimi “Libor + CDS / 100” diyerek %10’u aşan maliyet dayatır. Kimi bununla da yetinmez Libor + özel imtiyaz ister. Merkez TL basabiliyor ama döviz basma kabiliyeti yok. Dövizi kim basıyor peki?
Misal doları FED basar fakat bizim de 2 döviz banknot matbaamız var; 1-ihracat, 2-turizm. Şükür ki bu iki kaynak, bizim döviz üretenimiz fakat yetmiyor, yetemiyor. Turizm iyi geçti ancak yetmedi. Geriye, 115 bin kişilik ihracatçı ordusu kalıyor ki ülkemizin döviz teminindeki en önemli kaynağı ihracatçımız.