RTE’nin yerel seçim sürecinde şeriat çağrısı yapmaya başlamasını geçici bir seçim manevrası olarak görmek çok büyük bir aymazlık. RTE, iktidara geldiği ilk günden bu yana bu isteğini koruyor. Ülkeyi kendi bildiğince bir “şeriat” aracılığıyla yönetmek, kendisinin mülkü yapmak özlemini de hiç bir zaman saklamadı. Fırsatını bulduğu her zaman dile getirdi, zayıf düştüğü zamanlar ise dillendirmedi.
Gezi tutsaklarının, Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın, sınıf arkadaşım Diyarbakır Belediye Başkanı sevgili Adnan Selçuk Mızraklı ve diğer tüm muhaliflerin tutsaklıklarının hukuksuz olduğuna itiraz etmekle kalanların düştüğü yanılgı da bu. Aynı şekilde Can Atalay’ın milletvekili seçilmesine rağmen, AYM kararına rağmen, tahliye edilmemesi; ardından milletvekilliğinin de düşürülmesine yapılacak tek itiraz kanuna aykırılık itirazı olmamalı. Tutsaklar RTE şeriatına göre tutsak, Antakya da RTE şeriatı uyarınca “garip” bırakıldı.
Türkiye, uygulamada, şimdilik, kısmen “şeriat” kurallarına göre mi yönetiliyor sorusuna ne yanıt vereceğiz? Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki uygulamalar yanıtı verebilmemizi kolaylaştırmıyor mu?