MESUDE DEMİR
@mesudedemirr
Sağlık Bakanlığı’nın sezaryen oranlarını düşürmek için hayata geçirdiği ‘Normal Doğum Eylem Planı’nın sorunu çözmeye yetip yetmeyeceğini tartışmaya devam ediyoruz.

İlk bölümde tabloyu sayılarla ortaya koyduk. İkinci bölümdeyse Türkiye’yi şampiyon yapan yüzde 60,1’lik sezaryen oranının nedenlerini tartışmaya başladık.
Sezaryen oranlarını düşürmek için daha önce de bir takım denemeler yapıldı. Bu önlemlerin çoğunluğu hekimlere yönelikti. Vajinal doğuma (normal doğum) daha fazla ödeme yapmak, sezaryen oranları yüksek hekimleri sağlık il müdürlüklerine çağırmak gibi. Ancak bunlar ve başka palyatif önlemler artışı tersine çevirmeye hiçbir zaman yetmedi.
Toplumsal yaşam da değişti
Maternal Fetal Tıp-Perinatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Has, başka ülkelerde de sezaryen eğiliminde artış olduğunu söyledi ve ekledi: “Hatta oranlarını düşürmeyi başarabilen ülke de neredeyse yok. Değişen toplumsal yaşam bunun sebeplerinden biri.”
Artık aileler daha geç yaşta çocuk sahibi oluyor. Bir-iki çocukla yetiniyor. Doğum belirsizliklerle dolu bir süreç olduğu için de tehlikeye atmak istemiyor. Diğer yandan kadınların kendi vücuduyla ilgili tasarrufu, çoğu ülke tarafından normal karşılanıyor.
Sezaryenin daha masraflı olmasının etkisi var mı?
İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı da olan Has, sezaryendeki artışı normal karşılamayanlarınsa sigorta şirketleri (özel ya da kamunun) olduğunu söyledi:
“Çünkü sezaryen bir ameliyat. Daha masraflı. Anne hastanede vajinal doğuma göre daha uzun da yatıyor. Dolayısıyla sistemler genellikle çok parasal gerekçelerle sezaryeni baskılamaya çalışıyor.
ABD’de bir dönem sigorta şirketleri daha önce sezaryenle doğum yapan gebelere, belli oranlarda vajinal doğum (normal doğum) yaptırmayan hastanelere ödeme yapmayı reddettiler. Sonra ülkede anne ölüm oranları yüz binde 10’lardan yüz binde 13’lere çıktı. Sezaryen oranları yüzde 23’den yüzde 21’lere düştü. Derken baskılar işe yaramadı, oran yeniden yükseldi.”
‘Bu kampanya ters teper’
Has’a görebakanlığının eylem planı da beklenen etkiyi yapmaktan uzak. Bakanlığın siyasi şovlarla, kamu spotlarıyla yola çıktığını, ancak işin mutfağındakileri seyirci durumuna düşürdüğünü söyledi. Planın başarısızlığa mahkum olduğunu belirten Has, şunları anlattı: “Hasta ve hastayla birebir sorumluluğu paylaşan hekim odaklı çalışmak lazım. Sorunu yaşayanlar, gebeler ve hekimler bu işi çözecektir. Hekimi böyle zorlayarak, baskı altına almaya çalışarak, medikolegal (malpraktis davaları) hiçbir çözüm getirmeden hatta tam tersi kliplerle (kamu spotu) hastalarla hekimleri daha fazla çatışacak duruma sokmak ters tepecektir. Sağlık Bakanlığı şu anda hekimleri kaybetti. Hiçbir kadın doğum hekimi, şov haline getirdiği bu kampanyasına gönülden destek vermeyecektir. Sezaryenle doğum yapmak, çocuğuna karşı suç işlemek gibi bir hava yaratmak da çok yanlış.”
Mevcut sağlık sistemi ve politikaları Türkiye’deki ebelik müessesesini neredeyse yok etti. Hollanda, İsveç gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde, Birleşik Krallık’ta çok başarılı bir ebelik sistemi olduğunu belirten Has, şöyle devam etti: “Ebeler çok iyi eğitimli ve başarılılar. Bunlar sezaryen oranlarının en makul olduğu ülkeler. Gebeler hastanelerde en uygun koşullarda bakım alır, en konforlu koşullarda doğum sancısını çekerler. İhtiyaç duyduklarında tıbbi hizmete hemen ulaşırlar. Doğum sayıları bize göre az olduğu için bunları başarmak zor değil.”
Hastaneler dava açılan hekimi yalnız bırakılıyor
Sezaryenle doğumların en yüksek oranda yapıldığı hastaneler özeller. Özel hastanelerde sezaryen oranları 2020’de yüzde 74.1, 2021’de yüzde 75.1, 2022’de yüzde 78.1’e ulaştı.
Özel hastanelerin tek amaçları var, yıl sonu bilançolarını yüksek tutmak. Haliyle hekiminin 8-10 saat hasta başında kalmasını istemiyorlar. Birkaç dakikada sezaryen yaptırıp, polikliniğe dönmesini, başka ameliyatlar da yapmasını tercih ediyorlar.
Özel hastaneler hekimlerin medikolegal sorun yaşaması halinde onları yalnız bırakıyor. Hekimler ailelere milyonlarca liraya varan tazminatlar ödemek zorunda kalabiliyor. Hastanelerin sorumluluğu hekimlere atmasını eleştiren Has şunları anlattı: “Hekim de genellikle doğumla ilgili süreçlerde ‘neden daha önce sezaryen yapmadın, niye bu kadar geciktin’ suçlamasıyla karşılaşıyor. Diğer yandan mükemmel takibi olduğunu düşünen, bütün testleri yaptırmış, vitaminleri yutmuş bir gebe için, ne gün doğuracağını bilmemek, örneğin İstanbul gibi bir şehirde trafikte sancı çekerek hastaneye gitmek mantıklı görünmüyor. Bu organizasyon sıkıntısı insanları tedirgin ediyor. Hekimle uzlaşıyor, diyor ki ‘cumartesi günü yapalım’ annesini babasını memleketten çağırıyor, şekerlerini hazırlıyor, doğum törene dönüyor.”
Sezaryenin komplikasyonları azaldı
Kuşkusuz özendirilmesi gereken vajinal yoldan doğum. Ancak sezaryenle bebek dünyaya getiren kadınların da kendilerini çok kötü hissettirilmesi, hissetmesi büyük haksızlık.
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. Cem Baykal, vajinal yoldan doğumun öneminin anlatılması gerektiğini vurguladı ve ekledi: “Öğrenciyken bize ‘sezaryen bir cerrahi işlemdir, komplikasyon oranları normal doğuma göre daha risklidir’ öğretilirdi. Ama yıllar geçip de sezaryenin cerrahi komplikasyon oranları azalınca, artık ilk söylenmesi gereken bu değil, vajinal doğumun fizyolojik olduğu. ‘Normal doğumda anne-bebek bağı daha güçlüdür’ tezi de eski bilgi. Sezaryen sırasında da bebeği annenin göğsüne veriyoruz, öpüyor, kokluyor, ten teması kuruyor. Anne odaya çıktığında bebek de yanına getiriliyor. Zorunlu kalındığında sezaryen vicdan azabı duyulmaması gereken bir şey.”
Toplum ebelere inanmalı
Baykal, bakanlığın önce iyi eğitim almış ve daha önemlisi teorik eğitimi pratikle pekiştirilmiş yeterli sayıda ve yaygınlıkta ebe mezun etmesi gerektiğini söyledi. Baykal ayrıca toplumun ebelerin doğum yaptırabileceğine ikna olması gerektiğini söyledi: “Apartman dairesindeki okullarda yetiştirip, 5-10 doğum görerek ebe olunmaz. Devlette de özelde de bu ebelerin vajinal doğum takip edeceği, yaptıracağı (yasal altyapısı ve fiziki olanakları olan) sistem kurulmalı. Ebeler maketten doğum görmüş, yasal bir sorumluluğu olmayan, sadece doktorun ekibinde çalışan birisi olmaktan çıkarılmalı. Hastanelerde yatak ve kadın doğum uzmanı başına bulunması gereken, yaptırdığı doğum sayısı eğitim karneleriyle kanıtlanmış ebe hanımları vermeli bize. Diğer yandan, insanlar ‘vajinal doğum yaparken bir kadın doğum uzmanı başınızda beklemek zorunda değildir, o danışılan ve sorun olursa devreye girecek kişidir’ fikrine ikna edilmeli. Bu haliyle, hastayı ebeye bırakırsanız hastaneye hasta gelmez.”
DEVAM EDECEK…