Yamyam kapitalizmini bugün benim hafızama getiren şey, diğer birçok krizin yanı sıra 6 Şubat depreminin birinci yıl dönümü olması elbette. Depremin acısı hala taze. Üzerinden geçen bir yılda yıkımdan kurtulan depremzedelerin acılarını sürekli taze tutacak bir yaşam mücadelesi verdiklerine tanıklık ettik. Yıl dönümü bu tablonun bilançosunu kayıt altına alan birçok bilgi ve belgeyi görünürleştiriyor.
Bazılarına bakalım: Afet bölgesi için toplanan milyarlarca lira nerede bilmiyoruz. Kayıp çocuklar ve yetişkinlerin akıbetini bilmiyoruz. Afet bölgelerinde sağlıklı bir yaşam; beslenme, barınma, sağlık ve eğitim hizmetleri başta olmak üzere kamu hizmetleri sağlanır halde değil. Altyapı sorunu tüm bu koşulları daha da zorlaştırıyor. Çadırları, konteynerleri sel, lağım suları basıyor. Yıkımın sorumlularından hesap sorulmadı. Molozların yarattığı asbest tüm kentlere yayıldı. Afet bölgesinden çıkan depremzedeler başka şehirlerde niteliksiz yapılarda fahiş kiralarla mücadele ediyor. Kentlerine ne zaman dönecekler bilinmiyor. Üstelik bu sırada, kendileri henüz binalarının risk durumuna dair tutarlı bir veriye bile ulaşamazken rezerv alan denilerek, şu bu denilerek topraklarının, mülklerinin gasp edildiğini görüyorlar. Tüm bu sorunların en çok da Hatay’da yoğunlaştığı görünüyor.