Aradan 4 yıl geçti. 4 yıl önce 423,8 milyar dolar olan Türkiye’nin dış borcu bugün 475,6 milyar dolar. Fakat sorun dış borcun artması değil, dış borcun kamunun sırtına yıkılması. 4 yıl önce dış borcun yüzde 36,5’i kamunun sırtındaydı. Bugün bu oran yüzde 50’ye çıkmış durumda. Veriye tersinden bakıldığında özel sektörün dış borç yükünün azaldığı da görülecektir. 4 yıl önce dış borcun yüzde 65,5’ini sırtlanan özel sektör, üzerindeki 15 puanlık dış borç yükünü kamunun sırtına yükledi. Kamu da buna gönüllü oldu.
Bu süreçte, kamunun döviz cinsinden borçları da katlandı. 4 yıl önce kamunun 1,2 trilyon liralık borcunun yüzde 49’u döviz cinsindendi. Bugün kamunun borcu 5,6 trilyon lira ve bu paranın 3,8 trilyon lirası yani yüzde 67’si döviz cinsinden.
4 yıl boyunca sermaye sahiplerinin döviz riskini üstelenen Hazine’nin başına geçen Mehmet Şimşek şimdi mali disiplin diyor. Başka bir ifadeyle, Hazine’nin döviz riski halka yıkılıyor. 4 yılda 5’e katlanmış kamu borcu KDV, ÖTV zamlarıyla halkın cebinden finanse ediliyor. Bunu da rasyonalite olarak pazarlıyorlar. Rasyonel olduğu kabul edilse bile özel sektörün döviz riskinin 4 yıl içinde halkın sırtına yıkılması adil midir? Adil olmayan rasyonellik, halkın faydasına mıdır?