15 Temmuz’un bütün yükünün ‘millet’e taşıtıldığı tek adam sisteminin sözcüleri, darbe girişimiyle ilgili zorlayan sorulara yanıt vermedikleri gibi muhalif kesimleri kendi arkalarına takılmamakla sürekli olarak suçladılar 15 Temmuz Erdoğan’ın müttefiklerini olduğu gibi düşmanlarını da kendi yerlerine yeniden sabitlediği bir tarihtir aynı zamanda.
AKP her zaman darbe etkisi yapan toplumsal olaylardan yararlanmıştır. Zamanın Başbakanı Davutoğlu’nun ‘Oylarımız artıyor’ diye sevindiği 100’den fazla insanın ölümüyle sonuçlanan 10 Ekim Katliamı bunlardan biridir. İnsanlar evlerine kapanmışken esnek çalışmayı, ücretsiz izinleri, işten çıkarmaları kolaylaştıran pandemi süreci de öyle. Darbe gerekçesiyle yapılamayan birçok şey pandemi döneminde çıkarılan orta vadeli programlar ve bütçe düzenlemesi sayesinde yapılmış. Halka eldiven dağıtmaktan kaçınan iktidar sermayedarlarının vergilerini sıfırlamış ve yüklü ihaleler ve teşvikler vermiştir.
15 Temmuz’da rejime sahip çıkmak için sokağa çıkarılan tarikat mensuplarının pazarlıklı ‘sadakati’ bugün yükselen İslamofaşizmin kolonlarını inşa ediyor. İktidarın hatırı sayılır yancıları iktidar sebilinden faydalanırken kadın cinayetlerine, küçük kızların evlendirilmesine cevaz veren direktiflerin de paydaşları oldular.
15 Temmuz artık bir doygunluk noktasına gelen 12 Eylül’ün anayasal düzeninin ve sermayenin hız ihtiyacını karşılayamayan eski siyaset düzeneğinin ilgası; yasakların, baskıların, haksızlık ve hukuksuzluğun yolunun genişletilmesi sayesinde sınırsız sömürü imkanının elde edilmesinin imkanı, lütfudur sadece.