Erzincan İliç’te siyanürle topraktan altın ayrıştırmanın kesin faturası daha ortaya çıkmadı, tahmin etmek de zor. İlan edilenden daha fazla işçinin zehirli atıkta mahsur kaldığı bilgisi var. Ancak yetkililerin ‘Menfez kapattık, Fırat’a siyanür sızmıyor’ gibi kaba saba açıklamalarına rağmen havaya karışan, yer altı sularına sızan zehirli ve kanserojen partiküllerin ne kadar süreyle cana kastedeceği ve bölge ekolojisini nasıl etkileyeceği üzerine sadece endişeli tahminler yapılabiliyor.
Bilim insanlarının, yerel halk ve meslek odalarının defalarca uyarmasına karşın göz göre göre gelen bir Kırmızı Pazartesi hadisesi yaşanıyor. Bölgede, dokunduğunu altına çevirmeye çalışan Anagold şirketinin yüzde 80’ine sahip Kanadalı SRR ile yüzde 20’sine ortak olan Çalık tekeli ve etrafında kümelenmiş suç şebekesi de gözü kara kâr hırsıyla bile bile yol açtıkları kıyımın suç ortakları.
AKP’nin üst düzeylerinde yıllarca çalışmış, oğlunun gemicikleriyle taşınan kirli mallarla adı anılan Binali Yıldırım’dan imar affı ve altın şirketlerine ruhsat vermeye kadar birçok yağma politikasının icracısı, şimdi de İstanbul yağmasına aday gösterilen Murat Kurum’a ve hanedan mensupları ve taşeronlarına kadar uzanan geniş bir ağ bu. Daha önemlisi, defalarca esnetilen, Danıştay ve AYM’nin kararları tanınmayarak değiştirilen maden yasasını bugün de önümüze bir torba içinde yeniden getiren, Kanadalı altın şirketine vergi indirimi yapan iktidarın sorumluluğu çok büyük.
İktidarın, her çuvallamasını dış güçlere, lobilere bağlayarak anlattığı ve kendisine imanı kuvvetlendirmeye çalıştırdığı yerli-milli ekonomi hikayesinin Midasları İliç’te çıplak kaldı. Aslında altın şirketlerine tanınan izinler ve imtiyazlar sayesinde ülkenin her yeri halk tepkilerine rağmen delik deşik edilmiş durumda. Çünkü AKP iktidarları döneminde verilen ruhsat sayısının 386 bin olduğu rivayet edilmekte. Şu an faal yabancı şirket sayısı ise 773. Altın işinden SSR tekelinin 2020-2023 arasında elde ettiği gelir 1.5 milyar dolar, kâr ise 334.6 milyon dolar.