Herkes kendi çıkarı peşinde, olan Suriye halkına oluyor. Önce Batılı müttefikleri ile birlikte bu işe bulaşan Türkiye’nin de günahı, sorumluluğu büyük. Dahası, giderek sorumluluk bir noktadan sonra Batılı müttefikleri ile yolunu ayıran Türkiye üzerine yıkılıyor.
Türkiye çoktan, önce karanlık bir işe bulaştırılan sonra yalnız kalan Pakistan’a benzer hale geliyor. Batılı müttefiklerine katılıp IŞİD ile savaş girse bir sorun, girmese daha büyük sorun.
Dahası, Türkiye’nin Suriye politikası, zaman içinde fazlasıyla Kuzey Suriye’deki PYD kazanımları karşısında duyulan tedirginlik ile belirlenir oldu. Türkiye’nin kısa bir süre önce, “IŞİD karşıtı koalisyon” ile giriştiği Fırat Kalkanı operasyonu, PYD’nin Kürt koridoru hedefini engellemiş gibi görünse de, bu operasyon ne ABD ile ilişkilerinin daha da gerilmesinin önüne geçiliyor ne de zar zor sağlanan Rusya ile barışma sürecinin tehlikeye girmesi engellenebiliyor. Dahası Rusya bu operasyona başından beri sıcak bakmıyor, kısacası kördüğüm çözülmek yerine daha da dolanıyor.
Bir adım sonra Rakka, Musul derken, ölçeği 90×45 kilometreye düşmüş fetih hayalleri bile suya düşmek üzere. Rusya ve ABD’nin Suriye üzerinde anlaştıkları ilan edilen anlaşmada Türkiye yok, anlaşmanın içeriğinden ise kimsenin haberi yok.
Sonuçta, herkes günahkâr ama Türkiye bir de ahmak durumuna düşürülüyor.