Obama’nın dış politika danışmanlığını yapan Philip Gordon, “Suriye Üzerine Tekrar Kafa Yorma Zamanı” isimli makalesinde, “Esad’a karşı olanları destekleyeceğiz diye bize 11 Eylül saldırısını gerçekleştirmiş olan bir zihniyeti destekleyemeyiz” diyordu.
Anlaşılan ÖSO’daki bazı birlikler de, “IŞİD’e karşıyız diye bütün Müslüman Suriyelileri IŞİD kefesine koyup vuran ABD ile ortak hareket edemeyiz” diye düşündü.
Bütün bunlara YPG’nin Telabyad’daki mevzilerine ABD bayrağı asarak ne söylemeye çalıştığını da ekleyin. Kendisini Marksist Leninist-antiemperyalist diye satan PYD-PKK’nın hem de bir “örgüt” olarak ABD’ye kalp emojili mesajlar göndermesindeki tıynetsizliği ve vasıfsızlığı bir yana bırakırsak, YPG’nin yani PKK-PYD’nin ne yaptığını gayet iyi bildiği sonucuna varabiliriz. “Türklerin, Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin ve hatta uzun vadede Farisilerin kalbine nakşedilecek bir tümör mü arıyorsun? O benim. Beni seç. Hatta zaten seçtin. Seçiminin arkasında dur” diyor.