MUSTAFA ALP DAĞISTANLI
mustdagistanli@gmail.com
Birçok metinde, özellikle haberlerde, ama konuşmalarda da ‘yaşanan’ kelimesi çıkıp duruyor karşımıza. Bir iki yıldır, iki kitap çalışması için Türkçe yazılmış, kurgu olmayan 200 kadar kitap okudum, artık yaşamayan yazarlarımızın elinden çıkmış, bunlarda galiba hiç rastlamadım ‘yaşanan’ kelimesine. Demek ki son yıllarda tedavüle girmiş, yaygınlık kazanmış. Yaygınlık demek az, ‘yaşanan’sız cümle kurulamıyor gibi.
Örneklere bakalım.
Diyarbakır Valiliği bünyesinde kentte bir çok noktada yıkımlar yapılıyor. Yıkımın yaşandığı yerler Benu Sen, Bağlar ve Karapınar’da yoksul kesimin evlerinin bulunduğu bölgeler.
İkinci cümle daha sade bir şekilde şöyle kurulabilirdi: “Yıkım Benu Sen, Bağlar ve Karapınar’da yoksul kesimin evlerinin bulunduğu bölgeleri kapsıyor.”
Diyarbakır’da sözü edilen yıkımları, evet, birileri yaşadı, insanların hayatları altüst oldu, ama klişe haline gelmiş ‘yaşanan’ sıfat-fiilini (dilbilgisindeki adı buymuş) olur olmaz kullanarak insanların yaşadığı yıkımı göstermiş, anlatmış olmuyorsunuz.
Fotoğraf tutkunları da bölgede etkisini sürdüren soğuk hava nedeniyle buharlaşmanın yoğun yaşandığı 40 derece sıcaklıktaki kaplıcada yıkanan manda ve atları görüntülemeye çalışıyor.
‘Buharlaşma yaşamak’ nasıl bir Türkçe? Kim yaşıyor buharlaşmayı? Anlam olarak da, Türkçe olarak da doğrusu, ‘buharlaşmanın yoğun olduğu’ demek.
Bir de şuna bakın:
DİSKİ buzlanma sonucu yaşanan arızalara müdahale ediyor
Burada da arıza yaşanmış! Arıza yaşanmaz, arıza çıkar, bir şey arızalanır. Uygun, oturmuş kelimeler, deyişler unutulmuş,‘yaşanan’ klişesi kaplamış her yanı. Bir örnek daha verelim:
BOTAŞ’tan yapılan açıklamada 19:30 sıralarında Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı’nın yaklaşık 511’inci kilometresinde henüz sebebi belirlenemeyen bir nedenle bir patlamanın yaşandığı, bu yüzden yangının ortaya çıktığı belirtildi.
Bloomberg ise yaşanan bu patlamanın halihazırda büyük bir baskı altında olan petrol piyasasını zorlayabileceğini belirtti.
Buna biz az eskiden ‘bir patlama meydana geldiği’ derdik. Başka dikenleri de var cümlenin, ‘yangının ortaya çıktığı’ gibi; ‘yangın çıktığı’ niye yetmiyor?
Bazı durumlarda tamamen gereksiz kullanılıyor ‘yaşanan’. Yukarıdaki örneğin ikinci cümlesinde ve şunda olduğu gibi:
Korona virüste yaşanan vaka artışına soğuk hava etkisi
Ya da şu:
Gaziantepte ahır çöktü, yaşanan olayda 10 küçükbaş hayvan telef oldu
İki örnekte de ‘yaşanan’ı, hatta ‘olayda‘yı da atmak bir şey eksiltmez, kazandırır, fazla olan herşeyi atmak yazıya kazandırır da ondan.
Bakan Koca Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaşanan saldırıyla ilgili açıklamada bulundu
Şöylesi doğru: “Bakan Koca, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki saldırıyla ilgili açıklamada bulundu.” (‘Bulundu’ meselesine başka ‘diken’de değineceğiz.)
Bakın daha neler yaşanıyormuş:
Galatasaray, Kasımpaşa maçında yaşanan “çirkin ve kötü tezahürat” nedeniyle Profesyonel Disiplin Kurulu ‘ na (PFDK) sevk edildi.
Tezahürat yaşanmayacağı gibi, ‘… maçındaki’ demek de yeter. Birileri çirkin ve kötü tezahürat eder, birileri de buna maruz kalır.
Şuradan öğrendiğimize göre heyelan da yaşanırmış:
Sinop-Ayancık karayolunda yaşanan heyelan kameraya böyle yansıdı.
Yine ‘… yolundaki’ demek hem yeter, hem doğru. Zaten heyelan yaşanmaz, heyelan olur ya da meydana gelir.
Şöylesi de var:
2021 yılı içerisinde hırsızlık olaylarında düşüş yaşandı.
Düşüş de yaşanmaz, düpedüz düşer: ‘… hırsızlık olayları düştü’, daha da doğrusu, ‘azaldı’.
Bir edebiyat dergisinin duyurusundan alınan şu örnek de dil kirliliğinin nasıl her tarafa yayıldığını, dilin dikenlerinin heryeri nasıl kapladığını gösteriyor:
Son dönemde yaşanan yıkıcı ekonomik koşullardan Notos da etkileniyor.
Ekonomik koşullar yaşanmaz, koşullarda yaşanır. Zaten, yine ‘yaşanan’ı atmak bir şey eksiltmez, demek ki kazandırır.
Kullanım bozukluğunun nereye vardığını gösteren güzel örneklerden biri şu:
22 Ocak’ta Yaşanan Son Dakika Magazin Haberlerini ve Güncel Magazin Olaylarını Anlatıyoruz!
Bu kullanım, temel bir özelliği işaret ediyor: edilgenlik. Yıkım yaşanmış, saldırı yaşanmış, kötü tezahürat yaşanmış… Faili saklar edilgen cümle ya da dolaylı ele verir, onun için zaten kaçınılması gerekir. Ama ‘yaşanan’ kullanımı daha beter bir şey yapıyor, sanki herşeyden bağımsız, başına buyruk, kimin yaptığı da kime yapıldığı da belli olmayan birşeyler ‘yaşanıyor’.
Şu örnek, ‘yaşanan’ın yarattığı çarpılmayı, çarpıtmayı iyi gösteriyor:
Kazakistan’da yaşanan eylemlerin, kaosun ardında Batılı ülkelerin karanlık elleri var
Bir eylem yaşanır mı? Eylem yaşanmaz, yaşar, yaşatır; eylem en etkin şeydir, bir etkinlik halidir.
Dedik ya, ‘yaşanan’ sıfat-fiilmiş, bir de fiil haline bakalım, işin vardığı en tuhaf yer burası çünkü. Üç örnek (ikincisi yine sıfat-fiil, ama olsun):
Mısır’da salgın sürecinin en yüksek vaka ve can kaybı yaşandı
İkinci Dünya Savaşı’nda Yaşanan, Tarihin En Trajik Evcil Hayvan Katliamı…
Salgının başından bu yana resmi verilere göre, Avrupa genelinde 1 milyon 873 bin 253 kişi hayatını kaybederken bu ölümlerin, 1 milyon 45 bin 454’ü Doğu Avrupa ülkelerinde yaşandı.
Muhtemelen sizin de aklınıza gelen soruyu soralım: Ölüm yaşanır mı, katliam? Hayır, ölüm yaşanmaz, yaşam ölür. Ha, bazan birileri öbür tarafa gidip geliyor, kalbi duruyor, bir süre sonra hayata dönüyor, işte onlar ölümü bir nebze yaşayanlar. Dolayısıyla ‘ölümü yaşamak’ bir tek onlar için kullanılabilir. Ya da bir vahşetten sağ çıkmak gibi özel durumları yaşamış insanlar için mecazi anlamda kullanılabilir.
‘Yaşanan’ bir klişedir, Uwe Pörksen’in kavramını biraz genişletirsek, ‘plastik kelimeler’den biridir. ‘Plastik kelimeler’in, klişelerin anlatım değeri yoktur, tam tersine, anlamı daraltır da daraltır; bir olayı, bir durumu açıklayan ayrıntıları, incelikleri, yaşanmışlıkla, tarihle, anlamla yüklü kelimeleri örter, onların yerine geçer. ‘Yaşanan’ da böyledir, tekdüze, yekpare bir hayat bırakır bize; hayatı, insanı, olayları aleladeleştirir, fakirleştirir. Yazıları da, çünkü dilin girdisini çıktısını giderir, zenginliğini tüketir, yaşayan dili öldürür. ‘Yaşanan’, öbür klişeler, ‘plastik kelimeler’ gibi dilin nasırıdır, metinde güzel yürümek isteyenlere batar, o metni okunmaz kılar.
Peki, neden böyle oluyor? Bu ‘yaşanan’ neden bu kadar yaygınlaştı? Çünkü klişeler, ‘plastik kelimeler’ kolaydır, Uwe Pörksen’in dediği gibi, ‘lego’dur bunlar, herkes oynayabilir, lego’nun gayet belli köşeli ortamı içinde yazımsı şeyleri ortaya çıkarabilir herkes. Çünkü, yandaş veya muhalif medya fark etmiyor, yazanlarımız düşünmeden yazıyor. Yazmanın atomu kelimeler, yazdığınız her kelime üstünde düşünmeden iyi bir yazı yazılamaz.
‘Yaşanan‘ dikeninden kurtulmak için ‘yaşanan’ yazmama perhizine mi başlasak?
Dili seven dikenine katlanmaz
Sevgili okur,
Herşey gözümüzün önünde kirleniyor, farkında olunmayacak gibi değil. Dilimiz de kirleniyor gözümüzün önünde, ama pek farkında değil gibiyiz ya da umurumuzda değil sanki.
Hergün çeşitli kirliliklerle ilgili haberler, yorumlar, görüşler okuyoruz. Bu kirliliklere karşı mücadele edenlerimiz de var. Dilimiz de mesela denizlerimiz kadar kirli. Bu kirli dili kullanıp öbür kirlilikleri anlatmaya çalışıyoruz bir de.
Türkçeyi elbirliğiyle kirlettik. Temizlemek, güzel bir dilin yaygınlık kazanmasını sağlamak için de elbirliği gerek. Artık neredeyse herkes hergün yazdığına göre, iş hepimize düşüyor demektir. Elbirliğiyle kirletmek için çabaya gerek yoktur, ama temizleyici elbirliği için özel çaba, uyanık bilinç gerekir.
Bu sayfa, dilimizi temizleme iddiasıyla boy göstermiyor kuşkusuz, yanlış ve kötü kullanımları, dilin dikenlerini gösterebilmeyi amaçlıyor. Kullandığımız dile dikkat kesilme hassasiyeti yaratabilmeyi, özenle yazma alışkanlığını uyarmayı umuyor.
Elbirliği, dedik. Katkılarınız bu diken ayıklama alanını daha yararlı, sağlam, şenlikli bir yere döndürecektir. Hem burada yayınlanan yazılar hem de dille ilgili her tür eleştiri, görüş, öneri, uyarınızı şu adrese bekliyoruz: mustdagistanli@gmail.com