DR. FEYZA BAYRAKTAR
@FeyzaBayraktar_
info@feyzabayraktar.com
Beni yakından tanıyanlar bilir ki mizah hayatımın önemli bir parçası. Karikatür dergileri okuyarak büyüyen bir neslin üyesi olarak, hala bu alışkanlığımı sürdürmeye çalışıyorum. Stand-up şovlar, komedi filmleri benim vazgeçilmezlerim arasında. Neyse ki ailem de arkadaşlarım da esprili insanlar ve mizah anlayışlarımız birbirine benziyor. Sonuçta, herkesin mizah anlayışı aynı olmuyor.
Ülkemizle ilgili en sevdiğim şeylerden biri, sıradan vatandaşın bile mizah yapabilme becerisi. Bazen sosyal medyada öyle espriler görüyorum ki keşke o insanla arkadaş olsam ve hiç ayrılmasam diyorum içimden. Bitmek bilmeyen krizlerle dolu ülkemizde insanımızın akıl sağlığını korumak için kendisini mizah yoluyla ifade etmesi- özellikle de başkalarına saldıran kitleye kıyasla- çok sağlıklı bir yöntem. Tabii keşke daha huzurlu bir toplumda yaşayabilsek ama mizahın öfkeyi regüle etmek adına etkili bir araç olduğunu söylemeden geçmek istemem.
Mizah göründüğünden çok daha karmaşık. Mizah yapabilme becerisi ayrı, mizahı anlayabilme becerisi ayrı. Ayrıca, eski çağlarda soytarıların kralları eğlendirmesinden günümüzün viral internet mizahına kadar, mizah anlayışımız kültür, teknoloji ve toplumsal normlarla birlikte evrim geçirdi. Dolayısıyla, mizahın evrilebilen bir yönü de var. Yani eskiden komik bulduğumuz şeyleri artık komik bulmayabiliriz ki bu normal. Yalnız, mizah alanında klasikleşmiş filmler, isimler insanları zamandan bağımsız güldürmeye devam eder. Nasreddin Hoca fıkraları buna bir örnek.
Mizahın tarihsel, psikolojik, sosyal ve kültürel birçok bileşeni vardır. Dolayısıyla, mizaha tek bir açıdan yaklaşamayız.
Tarihte mizah
Mizahın insanlık tarihinde derin kökleri var. Aristoteles ve Platon gibi antik Yunan filozofları, mizahı sosyal bir araç olarak görmüş ve bunu genellikle üstünlük ya da alay ile ilişkilendirmiş. Günümüzde hala tartışılan, ‘Üstünlük Teorisi’, genellikle şaka konusu yapılana gülmenin üstünlük duygusundan kaynaklandığını öne sürer. Örneğin, Charlie Chaplin’in ‘The Gold Rush‘ gibi sessiz filmlerinde başkalarının talihsizlikleri güldürü öğesi olarak kullanılır.
Ortaçağ’da ise mizah, kilise tarafından üzenleniyordu. O dönem soytarılar toplumsal memnuniyetsizliğin dışavurumunun tek aracıydı. 18. ve 19. yüzyıllarda Jonathan Swift’in ‘A Modest Proposal’ ve Mark Twain’in ‘Huckleberry Finn’in Maceraları’ eserleri, sosyal normları sorgulamak ve aynı zamanda güldürmek için kullanılıyordu.
Mizah ve psikoloji
Tabii insanların neye, neden güldüğünü anlamak için psikoloji biliminin çalışmalarına da bakmak gerek. Psikolojik açıdan bakıldığında, mizah bilişsel, duygusal ve sosyal süreçleri içeren çok yönlü bir olgu. İnsanların neden güldüğünü açıklamaya çalışan birkaç teori var. Bazıları şöyle:
1. Rahatlama Teorisi: Sigmund Freud tarafından önerilen bu teori, mizahın biriken gerginliği serbest bırakmanın bir yolu olduğunu öne sürer. Örneğin, ‘Saturday Night Live‘ gibi programlardaki politik mizah, izleyicilerin güncel olayların stresini kahkaha yoluyla atmasına olanak tanır.
2. Uyumsuzluk Teorisi: Bu teori, mizahın, beklentilerimizi bozan beklenmedik ya da saçma bir durum ortaya çıktığında oluştuğunu savunur. ‘Monty Python and the Holy Grail’deki korkunç şövalyelerin bir katil tavşanla karşılaşması, bu teoriye mükemmel bir örnek.
3. Zararsız İhlal Teorisi: Bu teoriye göre mizah, sosyal bir normun ihlal edildiği ancak bunun tehdit edici olarak algılanmadığı durumlarda ortaya çıkar. ‘The Office’ gibi kara komediler, gariplik ile hafiflik arasında denge kurarak bu fikri işler.
Mizah aynı zamanda beynin ödül sistemini harekete geçirir ve dopamin salgılamasına yardım eder. Bu nörolojik tepki, iyi bir komedinin neden oldukça tatmin edici olduğunu açıklar.
Kültürel etkiler
Mizah anlayışı, kültür tarafından derinden şekillenir; çünkü normlar ve değerler, bir toplumun neyi komik bulduğunu etkiler. Örneğin:
-Batı mizahı: Batı mizahında ironi ve alay ön plandadır. Özellikle İngiliz komedisi daha çok sarkazm üzerine kuruludur. Kült Amerikan dizilerinden ‘Friends’, ‘Seinfeld’ ve favorim ‘The Big Bang Theory’ gibi diziler, durumsal mizahı insan ilişkileri üzerinden izleyiciye aktarır.
-Doğu mizahı: Birçok Asya kültüründe, mizah genellikle diyaloglar arasına ince ince işlenir, yani satır aralarında gizlidir. Durumsal komediden çok bağlamsaldır. Örneğin, Japon komedisinde sıkça görülen ‘manzai’, ciddi adam ve komik adam arasında hızlı diyaloglara dayanan geleneksel bir stand-up formudur. Hacivat ve Karagöz, orta oyunu da bağlamsal mizaha örnek verilebilir.
-Evrensel fenomenler: Batı ve Doğu mizahının yanısıra, kültürden özgür sayılabilecek mizah türleri de yok değil. ‘Mr. Bean’ filminde, Rowan Atkinson’ın canlandırdığı Mr. Bean, sürekli tuhaf ve komik durumların içine düşen, çocuksu bir karakterdir. Daha çok mimiklere ve davranışları odak alan bu film mizahı evrensel olarak anlaşılır hale getirir.
Evrensel mizahın daha birçok örneği var. Örneğin, ‘The Simpsons’, toplumsal normlar, politika ve aile dinamiklerini eleştiren, ebeveynlik sorunları, iş memnuniyetsizliği veya tüketim kültürü gibi evrensel temaları işleyen bir animasyon dizisi olarak senelerce birçok ülkede popülerliğini korudu.
Ayrıca, bazı stand-up komedyenler insani ilişkilerini ve kültürel farklılıkları ele alarak birçok kişiye ulaşabilmiş ve uluslararası üne kavuşmuştur. Bunlardan biri de Güney Afrikalı Trevor Noah’dır. Ayrıca, ‘Shrek’ gibi animasyon filmleri de evrensel mizaha örnek olarak gösterilebilir.
Bunların yanısıra, parodi ve absürd mizah, tanıdık kavramları abartarak veya insan deneyimlerine dair ortak noktalarla oynayarak kültürel sınırları aşabilir. Monty Python adlı İngiliz komedi grubu, absürd skeçleri ve ‘Monty Python and the Holy Grail‘ gibi filmleriyle tanınır. Mizahları, anlamsız durumlar ve beklenmedik esprilerle evrensel bir hayran kitlesi bulmuştur.
İnternetle şekillenen mizaha gelecek olursak… Komik reels veya tiktok videoları, viral hale gelen postlar bu mizah türüne örnek gösterilebilir. Evrenseldir ama anlıktır. Tüketim odaklıdır ve kalıcı olduğu söylenemez.
Mizah neden önemli?
Mizah sadece eğlence değil. Yazının başında da bahsettiğim üzere aynı zamanda hayatın getirdiği zorlularla başa çıkma mekanizması. Araştırmalar, kahkahanın stresi azalttığını, sosyal bağları güçlendirdiğini ve bağışıklık fonksiyonunu bile arttırdığını göstermiştir. Zor zamanlarda mizah insanların korku, belirsizlik ve değişimle başa çıkmasına yardım eder.
Mizah, kültürler ve bireyler arasında farklılık gösterse de evrensel bir insan özelliği. İnsan olmanın ortak noktalarını keşfetmeye dolayısıyla bağ kurmaya, insanın iç isyanını daha sağlıklı bir şekilde dışa vurmasına yardımcı olmaya ve duygusal olarak rahatlatmaya yardımcı olduğu için tüm insanlığın ruh sağlığı için önemli.
Örneğin, COVID-19 pandemisi sırasında, internet mizahının tüm dünyada süreci daha rahat yönetmeye dair insanlara destek olduğunu kanıtlayan birçok bilimsel çalışma var.
Yalnız unutmamalı ki mizah evrensel ve kültürel olduğu kadar bireysel. Bir insanın mizah anlayışı, o insanla ilgili çok şey söyler. Dolayısıyla mizah aynı zamanda kim olduğumuzu, neye değer verdiğimizi ve hayatla nasıl başa çıktığımızı yansıtan bir ayna.
Tekrar etmek gerekirse acıyı, stresi, can sıkıntısını yönetmek için de güçlü bir araç mizah. Özellikle bizim gibi toplumlarda mizaha ihtiyaç çok daha fazla.