Türkiye’nin yeni yönetim modelini de ortaya koyacağı için aday ile “aday belirleyen irade” arasındaki ilişkinin çok net tanımlanması hayati olacak:
– Adayla, altı lider ne tür bir mekanizmayla çalışacak?
– Aday, Altılı Masa’nın sözcüsü mü olacak, yoksa Altılı Masa adayın “yüksek danışma kurulu” gibi mi davranacak?
– Ülke yönetiminde ortak akıl süreci mi işleyecek, yoksa bir vesayet sistemi mi kurulmuş olacak?
Bu sorular yönetimsel sorulmadan ve doğru dürüst cevaplanmadan seçime girilirse; taraflar kampanya boyunca bu fotoğrafa uygun davranmazlarsa aynen Macaristan’da olduğu gibi muhalefet yıpranmış iktidara karşı seçimi kaybedebilir.
Altılı Masa ile adayın ilişkisinin doğru kurulması, an itibarıyla adayın kim olduğu kadar önemli bir meseledir. Bir başka ifadeyle Altılı Masa’nın bugüne kadarki “Ortak aday belirleriz, gerisini bir şekilde hallederiz” tutumu toplumda belirsizliği büyütür, seçimi riske sokar. Öyle bir dönemeçteyiz ki, bu andan itibaren, hiç kimsenin hiçbir konuyu yanlış anlayacak ve hata yapacak lüksü kalmadı.