6 Şubat depreminin yıldönümü nedeniyle Hatay’a gittim.
Hatay Antakya benim topraklarım. Çocukluğumun geçtiği yerler. Depremin ilk günlerinde de oradaydım. Kadim kentin eşsiz tarihinin nasıl tahrip olduğunu her Antakyalı gibi ciğerim yanarak izledim.
Tam bir yıl geçmiş depremin üzerinden. Koskoca 365 gün. Sanki kentte deprem daha bir ay önce olmuş gibiydi. İnanamadım.
Evet enkazların çoğu kaldırılmış. Ancak lazım olan yüz binlerce evin sadece yüzde 10’u teslim edilmiş, diğerlerinin yapımına devam ediliyor. Yollar çamur deryası. Altyapı düzeltilmeye çalışılıyor. Temiz su büyük sıkıntı. Kentte elektrik düzensiz. Antakya yaralarını sarmaya çalışıyor ama şu kesin ki üvey evlat muamelesi görüyor.
Kentteki en temel sorun barınma. Konteynerlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışan yurttaşların büyük sorunları var. Kalabalık aileleri ile 20 metrekare içine hapsolmuş durumdalar. Gezerken en çok duyduğum, “Antakya’yı Suriyeleştirecekler. Depremden sonra sayıları inanılmaz arttı. Ticareti de ele geçirdiler” yakarışıydı. Haksızlar mı?