Yaş ortalaması 50-60 olan koca koca adamlar, kadınlar yakıcı gündemin hayati problemleri arasında ergenleri aratmayan söylemleriyle arzı endam ediyorlar.
Kimi İspanyol anarşistleri gibi ret ve inkâr nöbetlerinin eseri olan devrimci şiirleriyle sorunlarımıza çözüm getireceğini sanıyor. Tabii ki sabah uyandığında bankadan emekli maaşını çekebilecek olmanın verdiği güvenle…
Bir diğeri Cizre’de sokağın ortasına yerleştirdiği çivit mavi kapıyla “demokratik özerkliğinin” sınırlarını çiziyor. Yakıp yıktığı hastaneyi, okulu, yolu gelip düzeltecek “birilerinin” olduğunu adı gibi bilmenin rahatlığıyla…
Kim ciddiye alır ki…
Ondan sonra sandıktan çıkan seçim sonuçlarıyla karşılaşınca gelsin, Oğuz Atay’ın meşhur karakteri Coşkun Ermiş’in tiradı: “Ey halkım niçin böyle yapıyorsun, niçin geri kalıyorsun!”
Ne yapsın “halkınız?” Bir tarafta yaşamı ciddiye alan siyasetin gerçekliği, öte tarafta boş beleş ne kadar konu varsa kendine iş edinmiş lüzumsuzluğun trajedisi.
Varlıklarıyla hissedilmeyenler, halkın bir sorunla karşılaşınca “mutlaka bir çözümü vardır” diye takip ettiklerinin sırrını merak ediyorlarsa, yokluklarından hayıflanılmasını sağlamaya çalışmalılar önce.