ERDAL GÜVEN
‘Yeni Türkiye’nin gazetelerinden Türkiye’nin köşeyazarı Ceren Kenar, 2 Aralık’ta ‘Ferguson vs Gezi’ başlıklı bir yazı yazmış.
Amerikalı akademisyen Louis Fishman da 11 Aralık tarihli blog yazısında, Kenar’ı Wikipedia’dan ‘intihal’, dahası ‘manipülasyon’ yapmakla suçlamış…
Diken de önce bu suçlamayı, ardından da Kenar’ın sonradan ‘ergen aktivist’ diye niteleyeceği Fishman’ı Twitter’da bloklamak suretiyle verdiği ‘olgun tepki’yi haberleştirmiş…
Kenar, dünkü köşe yazısının sonuna iliştirdiği notta Fishman’ın suçlamasının aksine intihal yapmadığını savunup iddiayı ‘yanlış ve haksız’ bulduğunu belirtmiş…
Meraklısı, önce Fishman’ın sonra Kenar’ın yazısını okuyup kararını verir…
Ne var ki Kenar, devamla şöyle demiş notunda: “Bununla beraber, Fishman’ın makalesini çeviren ve hatta kendisini (twitterdaki tacize varan sataşmaları sonucu) bloklamamı bile haber yaparak Türkiye haberciliğine müthiş bir katkı yapan Diken sitesinin intihal konusundaki bu hassasiyeti takdire şayandır. Zira sitenin genel yayın yönetmeni, Erdal Güven, geçtiğimiz Ekim ayında tam teşekküllü bir intihale imza atmış ve tesadüfe bakın ki bunu ortaya çıkaran da ben olmuştum Sanırım bu izah konunun gerçek mahiyeti konusunda fikir verecektir…”
Kenar, yazısını paylaştığı tweet’lerinde de şöyle demiş: “Bugünkü yazımın sonundaki not Louis Fishman ve Diken (Erdal Güven’e cevabım)… Diken sitesi (Erdal Güven)’nin bana karşı yürüttüğü “intihal” kampanyasının nedenini bu açıklar sanırım…”
‘Yeni Türkiye’nin bir başka gazetesi Star da dün, ‘Asıl intihalci kim’ başlıklı ‘haber’inde şöyle demiş: Kenar asıl intihalcinin kim olduğunu deşifre etti.
***
Kenar’ın, ‘intihal’in yanısıra ‘aynen çeviri’ de yaptığıma dair hezeyanını yaydığı tweet’lerine zamanında bir açıklama, bir de yazıyla gerekli yanıtı vermiştim. Yazıyı uzatmamak için alıntılamıyorum, dileyenler linklere tıklayıp okuyabilir.
Yazımı özetle şöyle bitirmiştim:
‘İntihal’, fikri sahtekarlıktır. Birini, uluorta ve haksız yere ‘intihal’le suçlamanın tarifini ise herkes kendi yapsın.
Kenar tüm yazdıklarıma rağmen hala ‘aynen çeviri’ ya da ‘intihal’ yaptığımı düşünebilir. Açıklamamı paylaşmadığına, e-mailimi yanıtsız bıraktığına ve en önemlisi o tweetleri hala silmediğine göre muhtemel ki öyle düşünüyor. Kendisi bilir.
Ancak bilinmesi gereken ikisi mühim, biri ehem üç şey var:
İlki, ‘aynen çeviri’ olan bir yazıda, orijinal yazıda olmayan, hatta ‘aynen çeviri’ denen yazının üçte birini kaplayan bir bölüm olmaz.
İkincisi, ‘intihal’ yapan sahtekar, gazete yazısında başka ‘birileri’nden, ‘elde edilmiş veriler’den ya da ‘bir araştırma’dan söz etmez; yazısının blog versiyonunda ‘intihal’ yaptığı öne sürülen makalenin linkini verip kendi kendini ihbar etmez.
Ve üçüncüsü, ‘aynen çeviri’yle, ‘intihal’le suçladığınız bir kişinin cevabi açıklamasını görmezden gelmek, beklentisini aktardığı emailini yanıtsız bırakmak ne asgari nezakete, ne entelektüel terbiyeye ne de liberal ahlaka sığar.
Gazeteciliğin temel ilkesi de gerçeğe sadakattir, hataya değil.
***
Bugün itibariyle o gün yazdıklarıma ek olarak nezaketsizlik, terbiyesizlik ve ahlaksızlığın katlandığından, ‘tam teşekküllü’ bir arsızlık haline geldiğinden, üstüne bir de ‘Star’laştığından başka söyleyeceğim yok.
Ama şu var: Kenar, Diken’in kendisine karşı bir kampanya başlattığını yazmış.
Ceren Hanım, haber başka şey, kampanya başka şeydir. Wikipedia’dan da okuyup öğrenebilirsiniz… Hatta üzerine bir yazı yazarsanız kimbilir belki başta gazeteniz olmak üzere ‘Yeni Türkiye’nin medyasına da hayrınız dokunabilir.
Benim bildiğim kadarıyla haber ile kampanya arasında en az ‘sivil’likle sefillik kadar fark vardır.
Ve nihayet Ceren Hanım, inanın, Diken’in de Erdal Güven’in de size karşı kampanya başlatmaktan çok daha önemli işleri, yapacak haberleri var.